İçimden dökülüyor bu kelimeler. İçimden geliyor. Kalbimin en derinliklerinden..duygularımın, düşüncelerimin ve yaşadıklarımın bir aynası gibi.Durduramıyorum, bizi yazmadan yapamıyorum. İnsanoğlu ne çetin bir varlık. Bana yine acımasız davranıyor.
Şimdilerde kaleme yeltenemiyor bileğim. Cam kesiği bir yaradan satirlar dolusu murekebi tüketemiyorum gönlümce Ama yine de yazmak istiyorum çünkü; Yazdikça huzur buluyorum, yazdıkça iyi hissediyorum ve yazdiğim müddetçe karanlik dünya aydınlanıyor, çiçekler açiyor, güvercinler uçuyordu yüreğimde. mutluluk akıyor zİhnimdn ve zihnimde her zaman
Reklam
Görülmeyen iyilikler zamanındayız. Hayatın acımasız , saçma kadrajında görünmediğin yerden vuruluyoruz. Bir gerekçelik hayatlarımızda bir bahane arkasına sığınmak zorunda olduklarımızla varız.Canımızın istemediğini anlatmak inanılmaz zor bir o kadar da canımızın istediğini anlatmak nefes almak kadar kolay. Cevaplar basit , sorular zamansız ve kuralsız. Bir düzende yaşamak zorunda bırakılışlarımız kimin düzenine eştir ki ? Kimdir kural koyan bir sıralama olmaksızın ? Kime boyun eğeceğimizi ya da es geçeceğimizi kime sormak durumundayız. Var mıdır bir ritüeli bu anlaşma denilen sözsüz akitlerin ? Bir bakış ya da bakmayışa takılıp kalmamız neden dir? Neden dir değene haz değmeyene hicaz. Almadan vermek rabbime hassa bizim almadıklarımızı vermek kime has ? Düşün ey insanoğlu ! Salınca hayatındaki eşlikçileri kim kalıyor ekseninde kim kalıyor evreninde.............
ELEŞTİRMEK KOLAYDIR...
Hindistan’da 'Renklerin Ustası' anlamına gelen Ranga Guru adında bir ressam varmış. Bu ünlü ressamın bir öğrencisi eğitimini tamamlamış, son resmini yapıp hocası Ranga Guru’ya götürmüş ve resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru resme bakmış ve şöyle demiş: “Sen artık büyük bir ressamsın. Resmini halk değerlendirsin. Bu resmi al, şehrin kalabalık bir meydanına as. Yanına da bir kırmızı kalem ile şu yazıyı bırak: “Lütfen beğenmediğiniz yerlere çarpı koyunuz.” Öğrenci söyleneni yapmış ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, emeğini ve yüreğini ortaya koyarak yaptığı tablo, kırmızı çarpılarla doldurulmuş. Öğrenci buna çok üzülmüş. Tabloyu almış ve hocasına götürmüş. Ranga Guru, öğrencisine üzülmemesini söylemiş ve aynı resmi yeniden yapıp yanına da yağlı boya ve fırça ile birlikte şu yazıyı bırakmasını söylemiş: “Lütfen beğenmediğiniz yerleri düzeltiniz.” Öğrenci birkaç gün sonra gidip bakmış, tabloya kimse dokunmamış. Bu duruma çok sevinerek durumu hocasına anlatmış. Ranga Guru şöyle demiş: “Sen ilk seferde belki de hayatında hiç resim yapamayan insanlara fırsat verdin ve acımasız eleştiriler ile karşılaştın. Bu duruma çok üzüldün. İkinci sefer ise hataların düzeltilmesini istedin. Oysa kimse konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Çarpı koymak, beğenmemek, karalamak, kolaydır. İnsanoğlu başkalarında kusur aramada pek aceleci ve pek acımasızdır…
Son zamanlarda huzurla uyuyamıyorum Gözlerimi yumsam Annelerin feryadı yüreğimi uyandırıyor Dikiliyor karşıma yağmur gözleriyle bir anne Kınalı kuzusunu soruyor... Anne ben geldim demesini özlemle isterken Onunla güzel günler hayal ederken Tozlu postalını kucaklayıp Ağıtlarla bayrağına sarılıyor... Uyuyamıyorum... Şeytan hükmediyor son
Saçı olmayan canlıları öldürürken çok daha acımasız olabiliyor insanoğlu. Mesela bir kediyi, köpeği öldürmek zordur, vicdanı azabı çeker en zalimi bile. Ama balıklar öyle değil mesela. Rahatça öldürüp övünenler var. İlginç değil mi?
Reklam
Gerçekten de, insanoğlu için en büyük tehlikenin açlık, deprem, mikropla, kanser olmayıp, yalnızca insanın kendisi olduğu, göze kamaştırıcı bir açıklıkla ortaya çıkmıştır. Nedeni ortada: Ruhsal yaraları saracak etkili bir çare yok henüz, oysa bu yaralar doğanın en acımasız, en büyük yıkımlarından daha da yok edicidir!
Carl Gustav Jung
Carl Gustav Jung
Ölme üzerine ama nefes alınan bedende.
sessiz, dört duvarlar. çiçekli, çatılar. soğuk, evler. adı, yaşı ve son nefesi mühürletilen tahta parçaları. mezarlıklar sessiz denilir ama bütün gözyaşlarının asıl evidir. ölü bedenlerden yükselmeyen ses, nefes alan bedenlerden yükselir. acımasız insanoğlu, kendi kazdığı çukura, yine en sevdiklerini yerleştirir.
Hayatının Başrolünde Sen Varsın
*Ağlamak bir erkeğin değil; ağlatanın ayıbıdır.* BAŞROLDE SEN VARSIN 25.3.2017 "Keşke yapabilsem," dedi telefonun ucundaki, hem yabancı; hem de ekmeği, suyu, aşı paylaştığı yoldaşı biri gibi gördüğü sevecen sese. "Keşke senin kadar iyimser ve güleç olsam ve bir an dahi, şu garip dünyada rastlantı
198 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.