Hiç alınmadı kocasının sitemkâr sözlerine Naciye. Çoktan unutmuştu alınmayı, ne söylerlerse söylesinler, ne yaparlarsa yapsınlar, umurunda bile değildi. Öylesine kanıksamıştı ki yaşadığı dünyayı, her şeyi itirazsız kabul etmişti. Belki de itiraz etmenin artık hiçbir işe yaramayacağını bildiği için böyle sessiz, böyle aldırmaz, böyle umursamaz olmuştu.
Reklam
KAN PORTAKALI Doktor konuşuyor. İlk tümcelerden sonrasını duymuyorum artık. Adamın dudaklarına odaklanmış gözlerim, annemin korku bulamacı bir renge boyanmış yüzüneyse hiç bakamıyorum. “Akciğerin sol lobunda portakal büyüklüğünde kitle...” Portakal büyüklüğünde... Kan portakalı mı? Portakal bahçelerindeki tüm portakallardan nefret ediyorum o
Hata yapmanın dayanılmaz bir cazibesi var. Bile bile yapılan hataların özellikle. Yanlış yöne doğru gittiğini hissettiğin halde koşarak ilerlemek istediğin, herkesin düşmeni dört gözle beklediği o çetin yollardan çok şey öğrendin. Kimi zaman farkında olarak koyuldun yola, bazen bilmeyerek. Bilmeden hata yapmak, çoğunlukla olan bitenin sonradan
"Büyük bir yangın çıkacak... Hepsini yakacak, hepimizi... Tek bir kişi bile kalmayacak. Bir tek bu insansız binalar kalacak... Onlar da yanmazsa..."
Geçmiş hep güzel ve yumuşaktır ve bunu hep iş işten geçtikten sonra fark eder, müthiş yanarız. Belli bir görüş açısı gereklidir bize, bakan ya da küçük bir memur, milyarder ya da serseri oluşumuzun hiç önemi yoktur. Evet, evet, güneşli dünya içimizdedir, bilebilsek diyeceğim, vaktinde bilebilsek, her an sürekli olarak içimizden neşe fışkırırdı. Ne güzeldir çirkinlik, ne sevindiricidir hüzün, sıkıntı nasıl da bilgisizliğimizden gelir! En dondurucu soğuk bile karşı koyamaz yürek sıcaklığına. Bütün iş, bu ateşin yanması için hangi düğmeye basacağını bilmektedir. Sözün kısası, geçmişteki her şeyi ararız, bu da, hepsinin güzel olduğunu gösterir.
Reklam
1.000 öğeden 591 ile 600 arasındakiler gösteriliyor.