Türk edebiyatından binlerce şiir okumuş bir şiir sever olarak -naçizane fikrimce- beğendiğim ve çok üst düzey bulduğum on beş şiir:
1)Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı, Açlık Ordusu ve Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
2)Necip Fazıl Kısakürek'in Kaldırımlar ve Zindandan Mehmet'e Mektup
3)Edip Cansever'in Mendilimde Kan
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Bir şiir kitabına dair nasıl inceleme yapılır hiçbir fikrim yok. Ancak Ahmed Arif'e dair söyleyeceklerim var.
Refik Durbaş'ın anılarından derlenen bir bölüm;
''Ahmed Arif günün birinde Ankara'da polisler tarafından yakalanır.Hakim karşısına çıkarılmak için Istanbul'a götürülmesi gerekmektedir.Zor zamanlardır.Şair,
Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...
Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş,
Sarıl bunlara
Sarılda büyü...
Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı, Açlık Ordusu ve Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
Necip Fazıl Kısakürek'in Kaldırımlar ve Zindandan Mehmet'e Mektup
Edip Cansever'in Mendilimde Kan Sesleri ve Phoenix
Attila İlhan'ın Ben Sana Mecburum ve Diyalektik Gazel
Adnan Yücel'in Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek
Cemal Süreya'nın Aşk ve Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı
Ahmed Arif'in Hasretinden Prangalar Eskittim ve Adiloş Bebe
Sezai Karakoç'un Monna Rosa
Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı
Şükrü Erbaş'ın Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
Can Yücel'in Sevgi Duvarı
Ataol Berhamoğlu'nun Aşk İki Kişiliktir
Cahit Sıtkı Tarancı'nın Otuz Beş Yaş ve Gün Eksilmesin Penceremden
Behçet Necatigil'in Sevgilerde
Gülten Akın'ın İlkyaz
Nilgün Marmara'nın Yabancıların En Yakınıydın Sen
Adlı şiirleri gerçekten fevkalade güzel şiirlerdir.
Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun öyle garip
Nerede olursan ol
İçerde dışarda derste sırada
Yürü üstüne üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının fesatçının hayının
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni
— Adiloş Bebe kim, onun hikâyesini anlatsan biraz da…
AHMED ARİF — Adiloş benim kızkardeşim Nezihe’nin çocuğudur. Adiloş şimdi kendisi de baba oldu. Nurtopu gibi oğulları var. Adiloş küçük kız kardeşimin ilk çocuğu, oğlu. Ben diyelim ki gözaltı, sürgün, diyelim ki kendi vatanımda garip ve mahkûmken Adiloş dünyaya geldi.
Kapımızın önünde sürekli gözetleyiciler beklerdi. Komşu teyzeler, ablalar küfür ederlerdi. “Ulan bunların başına loğ düşürelim, hepsini ezelim” diye… Loğ, yani damları yağmura karşı pekiştirmek için taştan yapılmış bir silindir. İşte evde durum bu… Bir stres, bir gerginlik var.
Dışarıdaki durum ise şöyle: Amerikan, Hollanda şirketleri Dicle’den sürekli kum çekiyorlar. O güzelim bahçeleri tarumar ediyorlar. Oralar hap meyve bahçeleriydi, kayısı, dut, gül bahçeleriydi. Şimdi hep gecekondu dolmuş. Dicle’den kum çekiyorlardı havaalanı yapmak için, askeri tesisler yapmak için. İşte benim, “Yârin bahçesi tarumar”
dediğim o günler… “Olancası bir tutam can, / Kadasına, belasına sunduğum” dediğim günler…
“Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebenin Ninnisi” hem kişisel, em üç-beş kişilik aile çevresinin, hem de benim canım şehrimin, sevgili vatanımın şiiridir. İşte Diyarbakır’ın şiiridir.