320 syf.
9/10 puan verdi
·
209 günde okudu
Hannah Arendt'in "Kötülüğün Sıradanlığı" (Eichmann in Jerusalem: A Report on the Banality of Evil) adlı kitabı, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın Kudüs'teki yargılanması sırasında yaptığı gözlemleri ve analizleri içeriyor. Arendt, kitabında Eichmann'ın kişiliğini ve eylemlerini derinlemesine incelerken, kötülüğün
Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülüğün SıradanlığıHannah Arendt · Metis Yayınları · 2022712 okunma
Von Mildenstein'dan Eichmann'a
Mildenstein 1934 sonunda bürokraside 11-1123 olarak kodlanan Siyonizmle ilgili göreve Adolf Eichmann'ı atadı.
Reklam
320 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kötülüğün Sıradanlığı
Ünlü Alman filozof ve siyaset bilimci olan Hannah Arendt, "Kötülüğün Sıradanlığı" ismini taşıyan bu eserinde, Nazi Almanyası döneminde milyonlarca Yahudi'nin toplama kamplarına gönderilmesinden sorumlu tutulan SS yetkilisi Karl Adolf Eichmann'ın Kudüs'teki yargı sürecini ele almaktadır. Arendt, dava sürecinde gözlemci
Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülüğün SıradanlığıHannah Arendt · Metis Yayınları · 2022712 okunma
Milgram Deneyi: İtaatin Karanlık Yüzü
Milgram Deneyi: Milgram deneyi, insanın otoriteye itaat etme eğilimini ve bu eğilim sonucunda ne kadar ileri gidebileceğini incelemek amacıyla 1961 yılında Yale Üniversitesi'nde sosyal psikoloji profesörü Stanley Milgram tarafından gerçekleştirilmiştir. Deney, Nazi Almanyası savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın yargılanması sürecinde
1960 yılında Arjantin’de yakalanarak Kudüs’te yargılanan Nazi suçlusu Adolf Eichmann’ın yargılanmasını Yahudi kökenli Alman felsefeci Hannah Arendt “yüzyılın davası” olarak adlandırır. “Kötülüğün sıradanlığı” kavramı Hannah Arendt’in Eichmann davası üzerine yapmış olduğu bir çalışma şeklinde ortaya çıktı.Aynı zamanda filmi ve kitabı olan bu olayda -binlerce insanın gaz odalarında ölmesine neden olan- Eichmann kendini şu şekilde savunur : 'Ben sadece bana verilen emri yerine getirdim!.Ve bunu rütbe için yaptım.' Bu ifadeler Arendt tarafından şu şekilde değerlendirilir: “son dakikalarında, insanın kötülüğüyle ilgili bu uzun dersin bize ne öğrettiğini özetliyordu sanki - korkunç,iyimser fikre direnen kötülüğün sıradanlığı”. Arendt bu tarz kişilerin doğal kötü olmadığını sadece insanın temelini oluşturan iyilikten yoksun olduklarını dile getirmektedir. Bir bakıma bu kişiler iyiliğin ne olduğunu bile bilmemektedir. Burada ana temanın itaat olduğunu söylemek mümkün. Bu sadece hiçbir düşünceyi sorgulamadan itaat etmekle ilgilidir. Yapılan analizlerin ardından Arendt’in ele aldığı “Kötülüğün sıradanlığı” kavramı öne çıkar. Yalnızca emirleri uygulayan hatta çoğu zaman bireysel irade bile kullanmayan kişilerden bahsedilir. Arendt bu kişilerin yaptıkları kötülükleri ifade ederken sıradan ve yalnızca emirleri uygulayan kişiler oldukları için “kötülüğün sıradanlığı” ifadesini kullanır. Bu tip insanlar kötü oldukları için değil, kendileri adına iyimser bir irade ortaya çıkarmadıkları için suçludur.
Faşizmle Nazizm arasında, İtalyan ve Alman milliyetçilikleri arasındaki temel farklılığı yansıtan bir uçurum vardır. İkisi de kolektivistti ve dolayısıyla sosyalizme eğilimliydi, ama İtalyan milliyetçiliği yurttaşlık temelliyken Alman milliyetçiliği etnikti (ya da ırkçı). Faşizm öte yandan ırkçılık içermiyordu. İşgal altındaki Budapeşte'de Adolf Eichmann'ın pençelerinden kaçırarak, altı yüze yakın Yahudi kadın, erkek ve çocuğun hayaını kurtarmayı başaran, II. Dünya Savaşının en büyük kahramanlarından biri Giorgio Perlasca adında bir İtalyan faşistiydi. Perlasca bu zorlu işin altından faşist İspanya'nın temsilcisi Angel Sanz Briz'in ("Budapeşte Meleği") yardımıyla kalkmıştı. Savaştan yıllar sonra kendisine, faşist olarak Yahudileri kurtarmak için hayatını niye tehlikeye attığı sorulduğunda, "Ben ne bir faşist ne bir anti-faşisttim, ben bir anti-Nazi'ydim" diye yanıt vermişti.
Sayfa 129 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
121 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.