Fatiha Suresi zaferan (safran)ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkeple Porselen bir taba yazılır ve bu yazının üzerine halis pelesenk (ya da zeytin) yağı dökülerek yazı bozulduktan sonra üzerine 70 defa Fatiha suresi okunur ve bu yağdan vücuttaki ağrı olan yere sürülüp oğulursa, Allahu Teâlâ’nın izniyle ağrı zâil olur. Ayrıca bu yağın bu şekilde sürülmesi felç,göğüs, sırt ve siyatik ağırları için de faydalıdır.
Hastalığınız bedeninizin tek bir yerine ait değildir, onu dışlayamazsınız. Sırtınız ağrıdığında "sırtım çok kötü" dersiniz ve ağrıyla aranızda bir ayrım yaratırsınız. Ağrı başkalaşır. Saldırır, rahatsız eder, hatta benliğinizi kemirir durur ama hiçbir saman benliğiniz haline gelmez. Depresyon ve kaygıda ise hissettiğiniz acı üzerine düşünemezsiniz, çünkü o zaten düşüncedir. Siz sırtınız değilsiniz ama düşüncelerinizsiniz. Sırtınız ağrıyorsa oturmaya devam ederek ağrıyı körükleyebilirsiniz. Zihniniz ağrıyorsa daha çok düşünmek kamçılar bu ağrıyı. Doğrulmak gibi kolay bir çözümünüz olmadığı hissine kapılırsanız da bu çoğunlukla gerçek değildir.
Reklam
Ağrı, dünyanın üzerine ikinci bir dünya gibi oturmuş.
Söyleyemediğimiz duygu ve düşüncelerimiz boğazımızda düğümlenmiş kalmışsa, arabamızda camlar kapalıyken, avazımız çıktığı kadar bağırmak çok rahatlatıcı olabilir. Yastıkları yumruklamak, kızgınlığımızı boşaltmak için zararsız bir yöntemdir. Koşmak, tenis oynamak da öyle. Bir süre önce, bir iki gün omuzumda bir ağrı hissettim. Aldırış etmemeye çalıştım ama ağrı geçmek bilmiyordu. Nihayet oturdum ve kendimi sorguladım. “Şimdi ne oluyor? Ne hissediyorum?” “Yanma hissediyorum. Yanıyor... yanıyor... bu kızgınlık demek. Neye kızgınsın?” Neye kızgın olduğumu bilmiyordum, kendime şöyle dedim: “Pekâlâ, bakalım bulmaya çalışalım.” İki büyük yastığı yatağın üzerine koydum ve tüm gücümle yumruklamaya başladım. Tahminen on iki yumruklamadan sonra neden kızgın olduğumu anladım. Çok net bir şekilde. Yastıkları daha da fazla yumruklamaya ve bağırmaya başladım. Duygularımı boşalttığımda bedenim rahatlamıştı. Kendimi çok daha iyi hissediyordum. Ertesi gün omzumdaki ağrı geçmişti.
Atatürk 3 Şubat 1938 günü Bursa'dan Mudanya'ya geçer. Mudanya'dan Ege vapuruyla İstanbul'a gelir ve geceyi vapurda geçirir. 4 Şubat 1938 günü Ege vapurundan Dolmabahçe sarayına geçer. Bursa'da geçirdiği geceden sonra dönüşte soğuk almış saraya keyifsiz girmişti. 6 Şubat 1938 akşamı Dolmabahçe Sarayından çıkıp Park Otele gelir. Orada soğuk ve cereyanlı bir yerde ve gece geç saatlere kadar kalır ve kendisini üşütür. Ertesi akşam şiddetli öksürükle beraber zorca nefes almaya ve göğsünde ağrı duymaya başlar. Ateşi de yükselmiştir. Durum Kadıköy'de oturan doktoru Neşet Ömer İrdelp'e haber verilir: fakat denizde şiddetli lodos fırtınası hüküm sürdüğünden Dr. Neşet Ömer İrdelp'in saraya gelmesi mümkün olamaz. Bunun üzerine Atatürk saraya yakın Sıraselvilerde oturan Dr. Nihad Reşat Belger'in çağrılmasını ister. Dr. Nihad Reşat Belger saat 04:00 sularında kendisine gönderilen otomobille saraya gider, Atatürk'ü muayene eder, zatürree teşhisi koyar. Ertesi gün Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Nihad Reşat Belger birlikte Atatürk'ü muayene ederler tedaviyi birlikte yürütürler. Atatürk'ün yüksek ateşi günlerce sürer. Karaciğer yetmezliği sebebiyle nekahat devresi gecikir ve uzar. Ankara'da Balkan Paktı Konseyi toplanacağı için doktorların kendisine henüz iyileşmediğini bildirmesine rağmen Ankara'ya dönmekte ısrar eder ve 24 Şubat 1938 günü İstanbul'dan Ankara'ya hareket eder.
Sayfa 167 - Güven KitabeviKitabı okudu
1936 senesi bir kasım ayı akşamı misafirlerinden ayrıldıktan sonra köşkün açık olan avlusunda ve havuz başında hafif bir kıyafetle soğuk bir havada uyuya kalmış sıcak salondan çıkmış ve içki de almış olan Atatürk'ün soğukta daha fazla kalmasını doğru bulmayan çevresi kendisini yatağına nakletmişlerdi. Ertesi sabahı şiddetli bir titreme ve
Sayfa 166 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
307 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.