Çık ve gel fahişe yataklarından
Sıkıntılarla boğuşmaktan ve
Kahretmekten kendini kop gel, vazgeç.
Bu zaman, ah bu zaman; kimleri yendi toprağında.
Zannedilmezdi, vazgeçmek öyle ansızın, olmaz;
Zannedilirdi, bağlı kalacak her insan, evine, vatanına
Zannedilmesin, her kötü diri ve dinç kalır;
Zapt edilmez, dinlenir önce kapkara toprak,
ardından yutar ve içer tenimizi bir hamlede
Kalakalırız, tutunamayacağımız dallarda, fayda vermeyen hamlelerde
Sancılar çeker, boğuşup paramparça oluruz.
Bu gövdeler, bak bu gövdelere, tenini reddeder, etini, ruhunu
Yaşamışlık keşmekeşini elleriyle iter...
Bu yaşam, bir çeşit ıstırap anaforu; gecelerden tütüyor esrar,
Gözlerim uykuyu arıyor, başımda dertlerden kakofoni
Üstüm başım ter içinde, zannedilir, bitmeyecek derdim, ıstırabım;
Tutun da kaldırın cenazemi, zindanlarda ölüyorum ey!
Bari bu işe yarayın, toplu mezarların sahipleri, ruhsuz ve vicdansız insanlar!