Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Akif'in kaleminden...
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya. Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp
Evet Sherlock seyirciler tarafından en gözde ve hep seçilen sendin. Watson pek gorunmezdi belki. Ama biraz da Sherlock analizi yapalım. Şimdi bu Sherlock her karşılaştığı olayı yaşadığı olayı bir öncesiyle bagdastirarak ilerlemekte biraz sıkıntı yaşıyor. Karşısındaki kişiye hep ayni ve yanlış yöntemle yaklaşıyor. Sherlock bir tercih yaptı. Yolda
Reklam
Mehmet Akif ERSOY 'Çanakkale Şehitlerine'
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!” Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
19 Nisan 2024 22.42 Tam otuz yıl saatim islemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum... NFK 19.20 "Sakın beni unutma, olur mu? Çünkü ben seni hiç unutmayacağım." dedi. Neyim var ki unutulmayacak, der gibi gülümsedim. Ama unutuş yahut unutmayış hususunda bir yorumda bulunmadım. Çünkü "asla" diye kurulan
Sürgün
nicedir seyduna'nın dağlarında kuşlar yerine kurşunlar kanat çırpardı. kurşun, kendi çığlığına uyanır, kendinden utanırdı bu coğrafyada, ki hiç sevmedi sesini, ismini... ölüm arayan, ışığında oturur ağlardı. ne zaman çığlık kopsa, bilirdi, ardı derin susku kuyusu olurdu, bir yaprakta olsun solumazdı hayat. şehirleri birbirine
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Reklam
Gözlerindeki öfke
Bana bakan gözlerde Sevgiyi kaybettim galiba Ne kadar üzücü Gözlerinde yaşamak varken Şuan o gözlerde bana karşı Bir hiss yok mu Ben ise ne olursa olsun Kalbinin her anında olmak isterken Ah kalbim yaşayan bir ölü gibi atarken Her an gözlerinde ki öfkeyi görmek ✍️
“Yıl 1964. Rio de Janeiro’nun sokaklarında hanım ile avare avare dolaşıyoruz... Dükkâna girdik. Tezgâhın arkasında yaşlı, gözlüklü bir adam... Gözleri parlayıverdi. ‘Sen Osmanlı?’ Hemen benim ve hanımın ellerine sarıldı ve yine Türkçe devam etti. ‘Ben Osmanlı, ben Türk, ben Yahudi’... Birden durdu. Gözlerini bana dikerek ‘Abdülhamid sağ mı?’ diye sordu. ‘Yok’ dedim. ‘O, sen Sakız’dan çıktıktan üç sene sonra rahmetli oldu’. Yüzüne bir hüzün çöktü; nerede ise ağlayacak. ‘Ah’ dedi, ‘ah ne grande sultan!’ Kısa bir sessizlikten sonra ‘Ama Enver Paşa sağ, si?’ Dilim varmadı. Yaban ellerde çoktan öldü diyemedim. Sağ dedim, ihtiyarladı ama sağ. Derin bir nefes aldı. ‘Gracias a Dios. Nasıl der sen? Şükür Allah. Demek Enver Paşa sağ. Yine o beyaz atına biniyor mu?’ Evet dedim, biniyor. Adamın sevincini görmeliydiniz. Bir çift ayakkabı daha koydu. ‘Bu’ dedi, ‘sana hediye... Enver Paşa sağ ha’... Osmanlı paşası ölmez ki!” - Fuat Andıç, Üsküdar’dan Çıktım Yola.
yaşadığımın farkında olmadığım gibi dökülüyor yaşlar gözümden.. ben böyle hep amansız ve zamansız ağlıyorum ya bu acı mağaramdan geliyor. ağlıyorum gene farkında olmadan bir yıldıza çarpmış da yere düşmüş parçacıklar gibi dağılıyorum. bu kadar mı çok sevdalandın ay’a da bu tutulma gündönümleri bitmiyor. bak gördün mü gene koca yürekli adam,
ne çok şey gösterdin be hayat kirini ben içtim temizi sana kaldı bir bedene sıkışmışım Zehk. bir beden bende tutsak dudaklarını öpsem benim yerime konuşur mu? ben düşmek için kalkmadım Zehk
Reklam
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
ne kadarınız gerçek sizin, kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki kilitler altında sakladığınız gerçek duygularınızla... gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor hayatınıza? söylenmeyen neler var kuytularda, hani kendinizden bile sakladığınız, bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp
ne çok şey gösterdin be hayat kirini ben içtim temizi sana kaldı bir bedene sıkışmışım Zehk. bir beden bende tutsak dudaklarını öpsem benim yerime konuşur mu? ben düşmek için kalkmadım Zehk
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.