Kendi cehennemini görmeyen kendini bilemez.
Sayfa 85 - RUHUN UFUKLARI, Dünyada Cehennemde YananlarKitabı okudu
Mevlânâ'ya sahip çıkmışız, Türkçe yazmadığı hâlde. Şimdilerde özellikle Amerika'da çok okunuyor. Ne anlıyor Batılı ondan? Biz ne anlıyoruz? "Kim olursan ol gel" diyormuş. "Bu engin hoşgörüsüyle, ne büyük bir adam"mış! Ya Yunus, güzelim Türkçenin pınarından akan, insan sevgisi aşılıyormuş. İşte, Mevlânâ ve Yunus çoğumuzun gözünde bu kadar. Turistik bir edâ ile sunuyoruz ikisini de: Şiş kebap, rakı, lokum gibi. Yeni yeni kebaplarla dışsatımını hızlandırabiliriz bu iki büyük insanın.
Sayfa 83 - RUHUN UFUKLARI, Tereyağlı MevlânâKitabı okudu
Reklam
Yine de hüzün, umutsuzluğu, küsmüşlüğü barındırmaz içinde: Dünyadan vazgeçme, geri çekilme değildir. Hüzünde çok alttan alta işleyen bir 'sevinç' bileşeni vardır. Üzüntünün kabalığını hüzne çeviren de bu sevinçtir. Yaşanmış önünde soğukkanlı bir tebessümle durabilmak! Sanki, "yaşanmış olan, sen neredesin bilmem ama, ne denli yüreğimi burkarsan burk, ben buradayım" deriz, hüzünde. Acı bizi savurmaz, sevinç hoplatmaz, öfke titretmez: Hüzün dingin bir ruh müziğidir: İçinde kıpırtılı sevinçler taşıyan. "Şöyle ya da böyle ne yaşadım ama!" Yitirdiklerimiz önünde, derin acıların hüzne dönüşebilmesi, bizim 'mahzunluk duyarlılığımızla' ilgilidir. Hüzün, kabalığı, hesabı, kıskançlığı, çıkar hesaplarını kaldırmaz. Onlar gelince, o gider.
Sayfa 52 - İNSAN YÜZLERİ, MahzunKitabı okudu
Hüzün, yaşanmış olandaki acı ya da sevincin arasındaki ayırım üzerine odaklanmaz. Yaşanmış sevinç dolu da olsa, bıraktığı tortu, hüzündür. Belki, sevinçlerin hüznü, acıların hüznünden daha yoğundur: "Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz."
Sayfa 52 - İNSAN YÜZLERİ, MahzunKitabı okudu
Kendilerinden bakabilirler. Kendi pencerelerinden. Kendi varoluş zeminlerinden. Kavramlara bulanmış, yaşamda onlarla birlikte yaşamayan bilgileri, bilim adına, felsefe adına, teknoloji adına yapılan nice ukalâlıkları ince bir gülümsemeyle önemsemezler. Garipler ne bankalarda yönetici ne yüksek düzeyde devlet memuru ne herhangi bir üniversitede akademisyen olabilir. Olmak istemezler. Elbette hiçbir gazetede köşe yazarı olmak akıllarından geçmemiştir. Hiç garip gördünüz mü? Tarihte ve zamanımızda. Varlar. Belki bazılarımız onları uzaylı sanıp, taşlıyor olabilir.
Sayfa 51 - İNSAN YÜZLERİ, Garip, Garip Duruyor Hayatımızda!Kitabı okudu
"Yürüdüm bugün, Emirgân sırtlarında. Güneş batıyordu. Şu doğa olayı neden insanın yüreğini burkar? Yaşayamadığım, yaşamayı istediğim olayları süpürüp geceye attığı için. Birazdan tek tük ışıkları yanacak evlerin. Camilerin mahyaları da. Ramazan. Nasıl irkilirdim çocukken? Bir halk türküsü: ‘Kederli günlerime geldi çattı Ramazan. Minarenin dibinde duruyorum. Işığı dalga karanlık olarak iniyor yüzüme. Şu minare beni andırıyor. Azıcık ışığı ile göğe uzanmış maziden. Kötü ayarlanmış hoparlörden müezzinin hışırtılı madeni sesi beni ürkütüyor. Bu hoparlörden mi tanıyacağım maziyi? İçtenliklerine kesinlikle inandığım ama çağını anlamakta sığ kalanların yüksek perdeden konuşmalarından mı geçmişten ses gelecek? Geçmişe kendi gözümle bakamayacak kadar güçsüz, yalnız ve bilgisizim."
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.