yazar, felsefeyi ne yüksek, ulaşılmaz bir rafa koyup eli uzananın eline vuruyor ne de zararlı görerek topunu ateşe atıyor. yapmaya çalıştığı felsefeye bakışı ifrat ve tefrit noktalarından çekerek itidale ulaştırmak. bu maksatla felsefeyi elimizin altındaki, gözümüzün önündeki raflara yerleştirip onlarla hemhâl olacağımız, hayatın içinde her an danışabileceğimiz kitaplar hâline çeviriyor. onu yalnızca zihnin içinde olup biten bir şey olarak değil hayatın içinde, hayata karşı sergilenen bir tavır ve duruş şeklinde açıklıyor. felsefe hakkında oluşan kanıların eksikliklerine ve fazlalıklarına işaret ediyor böylece. fakat tüm kitap boyunca bunu yapmıyor. bahsettiğim kısım ağırlıklı olarak son bölümde yer alıyor. kitabın ilk bölümlerinde bir şeyler bir şeyler daha söylüyor. bu yazdıklarıyla akademi kovanına çomak sokuyor, attığı taşla kurbağaları ürkütüyor, kralı tacından, soytarıyı maaşından utandırıyor. filan gibi şeyler.