Uzun zamandır, aslına bakılırsa dostu Yaşlı Took’un ölümünden beri yolu Tepe’nin altındaki bu yöreye düşmemişti ve hobbitler onun neye benzediğini unutmaya yüz tutmuştu. Hepsinin de küçük hobbit çocuklar oldukları zamandan beri Tepe’nin ardında ve Nehir’in öte yanındaki işleriyle meşguldü. Her şeyden habersiz Bilbo’nun o sabah gördüğü tek şey, asa taşıyan ihtiyar bir adamdı. Adamın sivri uçlu mavi bir şapkası, uzun, gri bir pelerini, uzun, gümüş rengi boyun atkısının üzerinden sarkan ak sakalı ve kocaman siyah çizmeleri vardı. “İyi sabahlar!” dedi Bilbo ve bunda samimiydi. Güneş parlıyordu, çimenler ise yemyeşildi. Ama Gandalf ona şapkasının gölgeliğinden taşan gür kaşlarının altından baktı. “Ne demek istiyorsun?” dedi. “Bana iyi sabahlar mı diliyorsun, yoksa sabahın ben istesem de istemesem de iyi olduğunu mu söylüyorsun, yoksa bu sabah kendini iyi hissettiğini veya bunun iyi olunacak bir sabah olduğunu mu kastediyorsun?” “Hepsi birden,” dedi Bilbo. “Üstelik dışarıda pipo içmek için de harika bir sabah. Yanında pipon varsa otur da onu benim tütünümle doldur! Acelemiz yok, önümüzde bütün bir gün var!” Bilbo bunun ardından kapısının yanındaki bir iskemleye oturdu, bacak bacak üstüne attı ve havada bozulmadan Tepe’nin üzerine doğru süzülen güzel bir duman halkası üfledi. “Pek hoş!” dedi Gandalf. “Ama bu sabah duman halkaları üflemeye ayıracak zamanım yok. Düzenlediğim bir serüvene katılacak birini arıyorum ve birini bulmakta çok zorluk çekiyorum.”
Sayfa 12 - İthaki Yayınları, Çevirmen: Gamze Sarı Özgün Adı: The Hobbit İthaki Yayınları - 562 3. Baskı, Aralık 2009, İstanbul E-kitap: 1. Sürüm, Şubat 2015 Aralık 2009 tarihli 3. baskısı esas alınarak hazırlanmıştır.