Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

H A M Z A

H A M Z A
@akliselimbirdelii
140 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Yalnızlığı seven insan erdemlidir. Erdemlilik sadece yalnızlıkla ölçülmez elbet,erdemlilik başlı başına tohumdan biten kendini en güzel şekilde ortaya çıkaran bir gül misalidir. Yalnızlıktan maksadım tenhaya çekilip sessiz olmakla değil, uzlete çekilip yaratıcıyla muhabbetini diri tutmaktır. Böyle bir ruhun erdem olmaması demek değilde nedir? Ruhun en zirvede kendini güller misali ortaya çıkarması ebediyet aleminde rahmet ve merhamet diyarında huzur bulmasıdır. Yalnızlığın tarifini bugün söyleyenler eksik olmakla birlikte yanlış ifadelerle söylüyorlar. Yalnızlık, ruhun dirliğini, kalbin varlığını vuku eder. Tenhaya çekilip sessiz kalmak, insanın kendi alemine hayırsızlık etmekle beraber ihanet edip, işkenceye sebeptir. Dil var anlatasın,akıl var düşünesin, ruh var hissedesin, işte bu üçlüyle yalnızlık anlama çıkar haliyle ruh erdemliğe adım atar.
Reklam
Yüreğine bayramlıklar giydirmiş herkesin bayramı mübarek ola...
Madem ki dosdoğru olana inandık; o vakit, imtihanımız dosdoğru olmaya gayret etmektir(Hicr/112). Yegâne ve nihaî maksadımız budur. Maksadımızı kaybedersek, Allah muhafaza, yolumuzu da kaybedebiliriz. Bize düşen maksadı daima hatırda tutmak, bizi hakikatin yolundan sapmaya sevk edebilecek her türlü vehme mümkün mertebe kulaklarımızı, kalplerimizi, idraklerimizi kararlı bir şekilde kapalı tutmaktır. Doğruyu tam olarak yapamıyorsak bile, kendimizi yanlışa büsbütün teslim etmemektir. Yanlışı yanlış, doğruyu doğru bilmekte istikrar kazanmaktır. Şu fani dünyada olan bitenin kuyruğuna takılıp, baki olan hakikatin ırağına düşmemektir. Doğruyu yitiren doğruluğunu yitirir ve Allah sadece yanlışından pişmanlık duyanların, nihai manada doğruluğunu şaşmaz doğrudan alanların yardımcısıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hakikat ve İnsan
Hakikat hiç olmadığı kadar kendini insanlığa anlatıyor yer yer gösteriyor kendini kör olmaya mecbur kılan gözlere... İnsan kendini nerde olması gerektiğini unutuyor,sarhoş oluşundan mı yoksa şuursuzluğundan mı tartışılımaya hazır bir hadise. Zaman bütünüyle kendini öğretiyor insana,insan gözleri açık,ufku geniş ama kalbi ve ruhu farklı ülkelerde kayıp meselesi olmuş. Gün kısa,zaman dar ama hakikat hep insandan yana olmak ister. İnsan nerdedir, kiminledir hangi ülkede yaşıyor! İnsan şimdiki zamana bakıp; kim olduğunu veya kim olması gerektiğini anlayacak kadar maharetli ve ruhludur! Adımlarımızı mümkün mertebe bizi hakikate yakınlaştıracak, yaklaştıracak biçimde atmakla mükellefiz. Ancak bunu mükellef olduğumuz için değil, buna muhtaç olduğumuz için yapmamız, bunun idraki ve şuuruyla hareket etmemiz gerekiyor. Allah Teala kullarını kendi bütünlükleri içinde tutacak şeylerle mükellef tutmuştur. O’nun kullarının yapıp edeceklerine elbette ihtiyacı yoktur, kullarının kendilerini O’nun rızasına uygun yaşamaya ihtiyacı vardır. Çünkü kullar için, bunun daha da ötesinde insan için Allah’ın gösterdiği istikamet dışında kendilerini bütün tutabilecekleri bir istikamet yoktur. Bu istikametten en ufak sapmalarda bile bütünlüklerinden bir şeyleri kaybeder, eksilir, parçalanır, nihayetinde iç ahenklerini yitirirler.
Sezai Karakoç rahmet olsun.
Üstad Sezai Karakoç'un bize öğretmiş olduğu hakikatler vardı. Kendini bilen insan şereflidir! Kendini dinleyen insan onurludur! Hedef belirleyen insan ilerdedir! Plan yapan insan yapmıştır!
Reklam
Doğrunun ne olduğunu bulmak ve bilmek yolunda gayret göstermek her durumda hepimiz için hayatın en temel gayesi olmalıdır. İnsan olmanın gereği budur. Bu arayışın birinci kuralı ise ‘doğru’nun kişiden kişiye değişmeyen, bütün kişileri aşan, hepsinin üstünde bağımsız bir maneviyatı bulunduğunu kavramaktır. Dolayısıyla kişi doğruyu bulmak için kendisini, kendisine doğru geleni, doğru olması işine yarayanı değil, aleyhine olacak bile olsa, hoşuna gitmeyecek bile olsa, işine gelmeyecek bile olsa dosdoğru olanı aramak zorundadır.
Kötülük esarettir insan için; kötülüğü yenmeden kurtaramayız insanlığımızı esaretten. İyilik özgürlüktür; özgür olamayız içimizde iyilikten bir insan inşa etmeden. Gökhan Özcan
Gündelik tartışmalarla, hay huylarla geçiyor zaman. Her yazın bir kışı olduğu gibi her ömrün de bir sonu var oysa. Hiç ölmeyecekmiş gibi davranıyoruz. Kırıyoruz, küstürüyoruz, yakıyor yıkıyoruz. Bir daha yüz yüze bakmayacakmışız gibi köprüleri atıyor, yola çıktıklarımızla yolda bulduklarımızı değiştirmekten çekinmiyoruz… Vefa sanki arkaik bir duygu; kardeşlik, kadirşinaslık bulaşıcı bir hastalık adeta, kaçıyoruz onlardan. “Ben” duygusu en güçlü duygu halini almış, bütün benliğimizi sarmış. Oysa “ben,” “sen” varsan anlam kazanır. Biz birbirimizle varız. Menzile giden yol tek değildir. Bizi birbirimizden ayıran renklerimiz, fiziğimiz, kültürlerimiz değildir. Biz görünen yanımızla birbirimizden ayrılmayız. Padişah da olsak, hamal da, zengin de olsak, fakir de, kadın da olsak, erkek de aynı yaratıcı tarafından aynı gayeyle yeryüzüne gönderildik Eşit insanlar olarak geldik yeryüzüne. Bizim birbirimizden farklı oluşumuz ayrıcalık değil, bir güzellik, bir ilahi hakikat olarak değerlendirilmeli. “Ben”den çıkabilirsek, “ben”in kibrini içimizden atabilirsek, hırslarımızı, heveslerimizi “biz”de eritebilirsek, insan-ı kâmil olamayız belki ama “insan” olmaya epeyce yaklaşırız. Menzile vardığımızda ben, sen olmayacak. Biz olacağız.
Her şey bitmeye bir zamana yeminli. Ama iyi ama kötü, her şey olacağına varır, ancak biz inanmışlar hep bitmekten değil, güzelden yana olalım. Yunus gibi güzelliğe, Mevlana gibi hakikate.
Serçeleri kucaklamak isterim en çok. Ellerimle öpmek isterim onları. Ellerim olsaydı eğer, büyük ellerim olurdu. Sonsuz maviliklerde nasırlaşmış ellerim olurdu. Ellerim hakikati gösterirdi belki bana. Dağın ardını, güneşin yaralarını, çöllerin çığlığını... Ve çok istersem, gerçekten istersem kahramanların aynalarını. Hepsi kırık mıydı aynaların? Dünyanın canını acıtmaz mı ama kırık aynalar? Bir dünyadan başka bir dünyaya koşarken kanamaz mı peki ayaklar? Bu yaraları toprak kapatabilir ancak. Yola çıkmak, toprağa ulaşmak gerek, çıkamam. Yürekli değilim dağ kadar, terk edemem gölgemi. Ruhumu gölgeme sakladım çünkü. Uğultudan uzak kalsın istedim. Yaralarımdan, kesilen nefesim ile olan savaşımdan, kalbimden uzak kalsın. Çalıların arasındaki çaresiz bedenimi, gecenin karanlığında emekleyen bedenimi görmesin. Ben de görmeyeyim.
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.