Lichentenberg'den bir pasaj zikredetim: Dünyada kitaplardan daha tuhaf satış metalarına galiba imkansızdır: Anlamayan kimseler tarafından basılır, anlamayan kimseler tarafından satılır, anlamayan kimseler tarafından okunur, hatta tetkik ve tenkit edilir; ve şimdilerde artık onları anlamayan kimseler tarafından kaleme alınmaktadır
Fakat serbest zamana sahip olmak öyle zannedildiği gibi herkesin payına düşen bir şey değildir; hatta insan doğasına aykırı ve yabancı bir şeydir, çünkü sıradan insanın kaderi kendisi ve ailesinin maişeti için gerekli olanların peşinde ömür tüketmektir; o özgür bir zihin değil, mücadele ve ihtiyacın çocuğudur. Dolayısıyla insanlar kural olarak boş zamandan çok çabuk yorgun düşerler...
İyi eğitim için para, etkili arkadaşlar için para, rahatlık ve huzur için para, İtalya'ya gitmeler için para. Kitapları para yazar, para satar. Bana doğruluk değil Tanrım, para ver sadece para
Genellikle, bir şeyi sevdiğimiz zaman, o şeyi bizimle beraber sevecek taraflar aramayız aksine, sevdiğimiz şeyi seveni, rakip ve saldırgan olarak görürüz. Fakat bir şeyden nefret ettiğimiz zaman, aynı şeyden nefret eden taraftarları daima ararız.
Koşullanma, içinde yaşadığım toplumun sonucudur ve toplum " En önemli şeyler itibar ve mevkidir, işlev değil!" der. Ve o zaman koşullanışım da, "İtibar için mesleğimin tepesine çıkmalıyım," der.
Çünkü ilerledikçe karşımıza birçok karmaşık mesele çıkacak. Niçin, binlerce yıldır bu olağanüstü güzellikteki dünya üzerinde yaşayan biz insanlar psikolojik olarak, kişisel olarak bu kadar az değiştik ? Hâlâ kelimenin tam anlamıyla barbarız. Sayısız yıldan sonra niçin bu hazır kalıplardan bir adım öteye gidemedik? Bu bir sorundur.