Her şey susuyordu onlar yürürken; gece, bütün karanlığıyla her şeyi yerinde tutuyordu. Köpekler daha derin uyuyordu sözgelimi, tavuklar daha derin, kuşlar, çocuklar, sonra aksakallı yaşlılar, kapılar ve pencereler daha derin...
Kendimi artık elma büyüklüğün de buğday taneleri, ağırlığında patatesler yetiştirmenin yöntemini bulmuş, yalnız benim değil, başkalarının da üzerinde bin çileyle çırpındıkları şu dünya için nice hayırlı işler gerçekleştirmiş aksakallı, bilge bir büyücü gibi görüyordum.
L&M ile tanıdık onu. Hayal gücü, zekası harika bir insandan yine bir o kadar okuması eğlenceli hikayeler çıkıyor.
Kitaptaki bazı hikayelerde Aksakallı Dedenin nasihatlerini duyuyorsun, bazen Mecnun'un çocukça hayallerine kapılıyorsun, şansızlık hiç bir hikayede peşini bırakmaz tıpkı İsmail Abi gibi ama yinede beklemekten vazgeçmezsin çünkü bilirsin.. O geminin mutlaka bir gün geleceğini..
Kitap gerçekten beni seneler önce izlediğim dizinin kurucusunun beyninde gezdirdi her sayfada. Umut, bekleyiş, özlem, absürtlük her şey var.
Ama bir şeyi de itiraf edeyim Burak Aksak'ı tanımasam muhtemelen kitabı beğenmezdim. O yüzden inanılmaz bir kitap okuma beklentisiyle başlamayın.