Akümülatörlü Radyo adıyla bir tiyatro eseri olarak yazılan daha sonra romana çevrilen eserdir. Zor şartlarda eğitimini tamamlayan , Fefnir'i yenip hazineye ulaşan Doktor Rıza ile bohem hayatı yaşayan Murat'ın psikolojik savaşını anlatan Tarık Buğra'nın en sevdiğim romanıdır.
Konya Devlet Tiyatrosunda oyununu tekrar tekrar izlediğim ve hayran olduğum Akümülatörlü Radyo'nun zamanında tiyatrodan geri çevrilmesiyle Tarık Buğra'nın romanlaştırdığı eseridir. İçinde gizlediği mânâ, karakterlerin zıtlıkları, dönem şartları, hayaller ve hayallerin yıkılışları ustalıkla, çok güzel bir dille anlatılmış. Okurken tiyatrosunu da izlediğim için büyük bir zevk aldım ve karakterler gözümde bütünüyle canlandı. Herkesin okumasını ve kavramasını umut ediyorum. Ah doktor Rıza ve nükteleri!..
Kitabın ismiyle bağdaştırmayı amaçladığım bir romanı bitirdikten sonra keyifle yazma niyetindeyim. Çünkü hakiki manada yalnızların romanını okuduğuma inanıyorum. Okurken biraz biraz Peyami Safa’nın Yalnızız romanını hissetmekte bana epey keyif verdi. Daha evvelinde Akümülatörlü Radyo ismiyle bir tiyatro olan bu eseri romana çeviren Tarık Buğra, olaylar ve vaka üzerinden anlatımdan ziyade betimlemelere ve psikolojik tahlillere yer vermiştir.
Aslında iki ana karakterin çevresinde gelişen olaylar gibi gözükse de ben kitapta dört ana karakterin olduğunu düşünüyorum. Bir tanesi gününü gün etmek için her şeyi bir kenara bırakan müzisyen Murat Kervancı, diğeri zor şartlar altında okuyan ve acıdan haz alan Dr. Rıza Candaş. Ardından da zor olan hayatı daha da zor hale getirmeyi amaçlayan güzeller güzeli Hürrem ve kendinden fedakarlığı iyilik zanneden Şükriye.
Sahiden yalnızlar.
Kitap yaklaşık 150. sayfadan sonra kendini açmaya ve hızla ilerlemeye başlıyor. Fakat belli bir olay örgüsünde ilerlemediği için bir karakterin bir yerden başka bir yere ilerlemesi biraz sancılı oluyor. Çünkü bekliyorsunuz. Bu bekleyiş sizi kendinizle baş başa bırakıp ruhunuzu dinlemenize, hayatınızı sorgulamanıza vesile oluyor.
Tür olarak çok sevdiğim bir alanda olması kitabı sevmeme vesile oldu. Umarım sizde seversiniz.
İnsanın içinde şey vardır, bir şey. Kopar mı, kırılır mı, zedelenir mi? Bir şey olur işte.. ondan sonra dünyaları versen o ışığı, o cıvıltıyı bulamazsın artık.