Tekin Yayınlarından çok değerli bir kült diyebilir miyiz bu eser için? Bence öyle. Rilke, Schnitzler, Bahr, Gorki, Freud ve Hesse ile oluşan mektuplarının toplandığı bir eser karşımıza çıkıyor. Eserin tabi önemli sayılması için bazı noktalar var. Evvela bir insanın önemli biri olmasının temel koşulu olarak neyi kabul ettiğimizi düşünmemiz
Merhabalar, günaydın arkadaşlar. Güzel bir gün hepimizle olsun. Hepimize kolay gelsin. Mutlu günler dilerim.
Brezilya, Geleceğin Ülkesi olarak yazar tarafından anlatılan kitaba şöyle bir baktığımızda o ülkenin aslında yazar için bir kaçamak, yeni bir ütopya, hayranlıkla baktığı yeni bir yaşam kültürü olarak özetlenebileceğini söyleyebiliriz.
~~~Babaannemle dedemin, özellikle de babaannemin geride bıraktığı belgeleri karıştırırken benimkine yakın hayatlar gözüme çarptı; benimkiyle bildiğim biçimde bağlantılı olan ama tam olarak anlamadığım hayatlar. Sırf kendiminkilerle yaşamak zorunda kalmamak için bir süre onların giysilerine bürünmek istiyorum~~~
Eyüp’ün unutulmaz vaazlarında esef ettiği şey bir kere daha tıpkı tıpkısına meydana çıkıyordu: bu aşağılık dünyada kötü, güzel hayata sahipti, oysa doğru, rezil ve gülünçtür.
Bu kitabı okuyalı çoook uzun yıllar oluyor. O zamanlar lise ikinci sınıfa gidiyordum ve vampir hikayelerine oldukça meraklıydım. Alacakaranlık serisini okumuştum önce. Sonra o zamanlar gazete kuponları biriktirip aldığım Bestseller kitaplardan birisi olan Vittorio elime geçmişti. Çok merakla başlamıştım. Alacakaranlık'tan sonra inanılmaz farklı gelmişti ve ben o zaman ponçik kitapları değil karanlık kitapları sevmeye başlamıştım. Vampirlere farklı bir bakış açısı vardı kitabın. Hatırladığım kadarıyla epey de vahşi varlıklardı bu kitaptaki vampirler. Yer yer üzüldüğümü hatırlıyorum. Çok etkilenmiştim. Meleklerin konuya dahil edilmesi, dini ögeler vs benim hoşuma gitti her biri. Farklı bir kitaptı ve ben sevdim. Hala da kütüphanemdedir yıllardır saklarım. Farklı, bol betimlemeli, biraz iç karartıcı bir vampir öyküsü okumak isterseniz okuyabilirsiniz.
"... hiçbir anlamı yok artık... çünkü bu acı, benden başka kimsenin canını acıtmıyor... kaygılarımı paylaşan kimse yok... onlar beni anlamıyor, ben onları anlamıyorum... kendimle yapayalnızım..."
.
.
.
"Fakat oda ne kadar loş ve sen alacakaranlığın derinliğinde bana ne kadar uzak görünüyorsun! Yüzünün bulunduğunu tahmin ettiğim yerde tatlı ve solgun bir ışıktan başka bir şey fark etmiyorum ve gülümseyip gülümsemediğini ya da üzüntülü olup olmadığını bilmiyorum."