İbn-i Ömer, ashab-ı kirâm’ın ileri gelen zenginlerindendi. Servetinin fazla birikmesine meydan vermez, eline geçeni yoksullara dağıtırdı. Sahip olduğu şeyler içinde en çok beğendiklerini, Allah yolunda kurban edilmek veya sadaka olarak verilmek üzere ayırırdı. İyi halini gördüğü ve bilhassa namaz kıldığını öğrendiği bütün kölelerini azad etmeye başlamıştı. Dostlarından biri onu ikaz etti ve kölelerinden bir kısmının sırf azad edilmek için camiye gittiğini söyledi.
Hazreti Abdullah kalbindeki muhabbetullahı gösteren şu güzel cevabı verdi.
-Bizi Allah ile aldatmak isteyenlere aldanmaya razıyız!
Şeriati bir devlet şekli gibi sunuyorlar Oysa ki Kur'an, ima yoluyla bile bir devlet şekline temas etmiyor. ... İslam devleti tabiri, siyasal İslamcı istismarın bir uydurmasıdır.
“ Türk halkının en büyük zaafı dinini uyanma ve sorgulama aracı olarak değil de uyuma ve susma aracı olarak kullanmasıdır. Sadece Türk halkının değil bütün Müslümanların en büyük zaaflarından biri belki de birincisi işte budur En büyük zaaflarından biri bu olmasaydı Kur’an Allah ile aldatılmayın! ihtarına gerek görür müydü!”
Genelde okuduğum kitaplar ile ilgili detaylı inceleme yapmaya çalışırım. Ancak, bazen bazı kitaplarla ilgili sözcükler yetersiz kalıyor, anlatmak istediğinizi anlatamazsiniz. Ne deseniz bir tarafı eksik kalır.
Bu sebeple kısacık bir iki cümle edip bırakayım. Eğer İslam dinini yakından tanımak, hatta yaşamak istiyorsanız okuyacaginiz, sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen yazarlardan biri
Yaşar Nuri Öztürk . Bence, yakın zamanda aramızdan ayrılan yazarin kitapları ilahiyat fakültelerinde ders olarak okutulmali.
İslamiyet nedir, ne değildir, İslam'ı kimler kullanır, islami figürlerin İslam'a katkısı nedir? hepsine cevap bulabilirsiniz. Belki de bir faydası olur da aldatilmazsiniz.
İyi okumalar.
Allah ile AldatmakYaşar Nuri Öztürk · Yeni Boyut Yayınları · 20091,010 okunma
"Trabzon'da, bizim büyüdüğümüz 1950'li yıllarda 18 konsolosluk vardı. Şems, Saba gibi otellerin restoranlarında öğle yemeklerinde piyano, keman çalınırdı. Eşim Ayla'nın annesi ve babası keman çalar, benim annem keman, babam ut çalardı. Bahçeden bahçeye atışmalar yaparlar, birisi rast çalarken ötekisi ona nihaventle cevap verirdi. O yıllarda Trabzon'daki dondurmacılarda bolestera denilen işlemeli önlüklü kızlar gümüş kupalarla dondurma servisi yapardı. Evimizin tam karşısında İskenderpaşa Camii vardı. Biraz aşağımızda da İtalyan kilisesi vardı. Camide ezan okunurken kiliseden çan sesleri gelirdi. İtalyan kilisesinin papazları her Ramazan bizim eve iftara gelirdi. Şimdi, bahçeden bahçeye silah atılıyor, bolesteranın yerini ise kara çarşaflar aldı." (Hürriyet, 1 Eylül 2003)