Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Din Tarihinde Mekânlar (Ganj-Kâbe Kıyası)
Hintliler Ganj nehrini kutsal bilirler, hatta tanrı olarak tanırlar; eskiden Mısırlıların Nil'i tanrılaştırdıkları gibi. Bu yüzden, asıl dikkat edilecek nokta buradadır: Kâbe ve hacer-i esved, tarihî (şüphesiz din tarihini kasdediyoruz) değerleri çok yüksek bina ve taştır, yoksa bizatihî maddî yapı ve varlıklarıyla diğer taş ve yapılardan farkları yoktur. Bunlar, hac ibadetinin yapılması için zarurî mekân ve eşya, işaret taşı mahiyetindedirler. Bunlara alabildiğine tarihî değer atfetmek (kasdettiğimiz hâtıra değeridir. Peygamber hâtırası değeri. Rivayete göre, Hazreti Âdem hâtirası. Ve bilindiği gibi Hazreti İbrahim hâtırası. Ve Peygamber Efendimizin hâtırası. Sahabe hâtırası. Ve daha sonrakilerin) olabilir. Hâtıra birikmiş âdeta Kâbe'de, Hacer-i Esved'de, Medine'de, Ravza-i Mutahhara'da. Bu hâtıraların elbet, mânevî değerleri vardır ve bu değer çok büyüktür. Mânevî yollarda ayrıca geniş ve zengin anlamlar kazanmıştır hac yolculuğu. Ama yine, tekrar ve tekrar üzerinde durulmalı ki, esas olan ibadetin kendisidir ki, yalnız Allah için ve Allah'ın razılığı içindir. Bu yüzden, ancak, o topraklar için, kutsal değil, kutlu topraklar demek mümkün. Ve belki Kutlu Kâbe, Kutlu Taş demek mümkün. Çünkü onlar gerçekten kutlu bir ibadetin içinde gerekli olarak yer alıyorlar. Sembolik olarak, Tanrı evi kabul ediliyor.
Sayfa 8 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Günahlardan ellerini yıka, yüzüne su vur, abdest al, namaza durma zamanı
Allah'ın Nûru Gelince Kabir Bir Gül Bahçesi Olur Ey karanlık geceyi uykuda geçiren mü'min, dua etmek zamanı geldi. Haydi kalk! Ey kötülük etmeyi âdet edinmiş nefis! İbadet etme iyilik etme zamanı geldi. Pencereden bak, tevbe kapısını aç. Evi tertibe koy, düzelt, haydi durma, bizim nöbetimiz geldi. Suçtan, kötülüklerden neden temizlenemiyorsun? Günahlardan ellerini yıka, yüzüne su vur, abdest al, namaza durma zamanı geldi. Seni mezara koyduktan lâhitte, yüzünü kıbleye döndürdükleri zaman, hayatta şu karşında duran kıbleyi hatırlarsın. Fakat, namazını kılmadığın, kazaya bıraktığın için içinin yanmasından eline ne geçer? Sen, şimdi hayatta iken bu kıbleden bir nûr, bir ışık ara, elde et de o nûr, o ışık, senin kabrini aydınlatsın, ısıtsın. Çünkü Allah'ın nûru gelince kabir, bir gül bahçesi olur. (Divan-ı Kebîr, II/611)
Sayfa 198 - Kurtuba KitapKitabı okudu
Bir kadın, bir köle, Hacer!
Hiçbir naaşın mescide gömülme hakkı yoktur. Yeryüzünün en büyük mescidi Mescid-Haram'dır. Kabe'dir. Bu ev, Allah'ın ha­ramı ve haremidir. Tüm secdelerin kıblesidir. Bu ev yani Kabe, Allah'ın emri ile yüce İbrahim tarafından bina edilmiştir. Büyük İslam peygamberinin iftiharı ve görevi bu "özgür evi" hürriyeti­ne kavuşturmaktır. Ona tavaf ve secde edilmesini sağlamaktır. Tüm yüce peygamberler bu evin hizmetkarlarıdır ama hiçbir peygamberin buraya gömülme hakkı yoktur. İbrahim burayı bina etmiştir. Ama kabri burada değildir. Mu­hammed burayı özgürlüğüne kavuşturmuştur, ama onun da kabri burada değildir. Tüm insanlık tarihinde, sadece tek bir in­ san bu şerefe nail olabilmiştir. İslam'ın Rabbi, bir tek insanı özel evinde, Kabe'de defnedilmesi için seçmiştir. Kimdi o? Bir kadın, bir köle, Hacer! Allah İbrahim'e insanların en büyük ibadethanesini -kendi evi­ni- bu kadının evinin yanına bina etmesini emretmiştir. Ve in­sanlık, Hacer'in evinin etrafını tavaf etmek zorundadır. İbrahim'in Rabbi, bu ümmetin içinden adsız, sansız birini, bir kadını seçiyor. Köle olan bir anneyi. Yani beşeri sistemlerde, her türlü üstünlükten mahrum olan bir insanı.
Sayfa 129
"Bir kulun çocuğu öldüğünde Allah Teâlâ meleklere: Kulumun yavrusunun canını mı kabzettiniz, buyurur. Melekler: Evet, karşılığını verirler. Allah Teâlâ bu kez: Kulumun biricik meyvesini mi aldınız, diye sorar. Melekler yine: Evet, derler. Üçüncü sorusu olan: Kulum bunu nasıl karşıladı, sorusuna meleklerden: Sana hamd etti ve ' Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz.' (Bakara 156) dedi, cevabını alan Allah Teâlâ: o kulum için cennette bir köşk inşa edin ve adını da hamd evi koyun, buyurur."
Sayfa 213 - TirmiziKitabı okudu
Ne Dersiniz?
Kurak geçen bir yaz gününde cemaat Cuma namazı sonrası Camii imamı ile beraber kurumaya yüz tutmüş mahsülleri kurtarma ümidiyle bozkıra yağmur duasına gider.. Hacet namazları kılınır, dualar edilir, kurbanlar kesilir ama gökyüzünden tek damla yağmur düşmez yine!. Cemaat boynu bükük tekrar kasabaya geri döner, aradan bir kaç gün
Sen, varını yoğunu, malını mülkünü ver de bir gönül al.
Gönül Kâbesi Eğer senin gönlün varsa, gönül kâbesini tavaf et. Topraktan yapılmış sandığın Kâbe'nin mânâsı gönüldür. Cenâb-ı Hak, görünen, bilinen suret Kâbe'sini tavaf etmeyi, kirliliklerden temizlenmiş, arınmış bir gönül kâbesi elde edesin diye sana farz kılmıştır. Şunu iyi bil ki, sen, Allah evi olan bu gönlü incitir, kırarsan, yaya olarak bin defa Kâbe ye gitsen, Allah bu ziyaretini kabul etmez. Sen, varını yoğunu, malını mülkünü ver de bir gönül al. Al da o gönül, mezarda, o kapkara gecede, sana ışık versin, nûr versin. Allah'ın huzuruna altın dolu binlerce keseler götürsen Cenâb-ı Hak, Bize bir şey getirmek istiyorsan, kazanılmış bir gönül getir.
Sayfa 110 - Kurtuba KitapKitabı okudu
Dava şuuru..
İslami mücadelenin eşsiz karargâhlarından birisi de kahvehanelerden çıkarak Allah'ın davasını omuzlayan ve İhvan-ı Müslimin'i kuran altı kişinden birisi olan Hasan el Benna'nın dava arkadaşı İsmail'in evi idi. Sadi Havva anlatıyor: İsmail evlat hasretiyle yanıp tutuşan ve dokuz seneye yakındır çocuğu olmayan bir dava adamıydı. En sonunda Allah ona
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.