"Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında."
Şiir sever misiniz?..
En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?
Dünyada ortaya çıkan ilk tür: şiir.
Ama belki de günümüzde en az ilgi gören tür.
Oysa kendimizi buluyoruz birçok şairin kalemimde.
Kim bilir, belki de duygularımız ile yüzleşmekten
.
Bugünlerde içinde sen olan tüm dünleri özledim ama seni hiç özlemedim. Ben yaşadıklarımızı sevdim sadece, sen benim puzzle'ımdın, tamamladım seni bittin,
sıran geldi gittin.
.
Baktım olmuyor, bıraktım. Düşünmedim diyemem ama bıraktım kendi haline. Özlemedim diyemem ama bıraktım işte. Sigarayı bırakmak gibi. Saatleri saydım, günleri de. Bıraktım akışına nasıl olacaksa. Ben nasıl olacaksam. Bana manası pek kalmayan bu dünya ne olacaksa. O beni bıraktı diyemem ya, ben onu bıraktım, kötü alışkanlıklar gibi...
B. Hacıramazanoğlu
Kirazları özledim.
Yalan söyleyebilseydim, özlemedim derdim.
Ama çok özledim.
Hem onun sapı bile bir işe yarıyormuş; baya oldu biz bir işe yaramayalı..
-Gece!
+Geldin ha Suskun!?
-Geldim be Gece.
+Hiç özlemedin mi?
-Özlemedim.
+Canın sağolsun.
-Hemen de kırılma. Sen hep bendesin zaten.
+Nasıl yani?
-Ulaşılamaz olanlar özlenir. Uzakta olanlar özlenir.
+Ama ben seni özledim.
-Çünkü Gece, sen hep terkedilensin. Sana varsam bile uykulara dalar seni bensiz bırakırım.
+İlk defa ne dediğini anlamadım.
-Boş ver. Dert etme, beni son zamanlar kimse anlamıyor zaten.
+Suskun!
-Efendim.
+Sus...
-Anladım....
Bu kitapla ilişkimi iyi gitmeyen bir uzak mesafe ilişkisine benzetiyorum. Beraberken sevdim ama yokken özlemedim.
Normalde bir kitabı çok seversem gün içinde onu düşünür ve okumak için fırsat kollarım. Bu sefer bunu yaşamadım.
Su gibi akan, çok akıcı ve güzel bir dile sahipti. Hiç sıkılmadım okurken. Ama merakımı cezbedecek bir şey de
-Uzun zamandır beni bu kadar ezen bir kitap okumamıştım-
Kitabı kapsamlı bir şekilde kendi penceremden değerlendirmek istiyorum...
Dostoyevski 1849 yılında önce idama mahkûm edilmiş daha sonra bu idam cezası sürgüne çevrilmişti. Ağır şartlardaki hapis hayatı ve sonrasındaki zorunlu askerlikte geçirilen toplam 8 yıldan sonra Dostoyevski ağır
Maria,
Bugün seni düşündüm yeniden
Alacakaranlık elleriyle gecenin
Rüyalarıma uçsuz ışıklar sunarken.
Özlemedim ama Maria
Sadece sustum
Ellerin uzanırken bulutlar üstünden
Konuşurken bazı kuşlar gözlerinle
İnan hiç hasrete düşmedim.
Mesela aklıma gelmedi yarım kalanlar
Umursamadım aynasız yalın geçişleri
Ya da bir şelaleden düşercesine
Avuçlarıma dökülen saçlarını...
Bil Maria
Seni hiç özlemedim.