Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bırak oğlum! Yok rakıcıydı, yok laikti, yok şapkaydı falan. Kendin bile inanmıyorsun bunlara da. Senden bile zekâsız biri çıkar da inanır diye geveleyip duruyorsun. Ben sana anlatayım niye düşman olduğunu: Bir kere, adamın adı “Atatürk”. Türk’ün kendisinden kuyruk acın var. Tüyü dökülmüş uyuz it gibi, adı geçse kaşınıyorsun. Türk lafını
Sayfa 213
Toplumda arıza yaratmaya yönelik hareketler sergilemeye gidiyorum.İlk cümleyle alakası yok ama " sevgi tuz ruhu gibidir,başka şeylerle karıştırılmaya gelmez."
Reklam
“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı, hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Tek ilaç şarap yardımıyla unutmaktır. Afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur. Ama ne yazık ki bu tür devaların da etkisi geçicidir, acıyı kesecekleri yerde çok geçmeden daha da şiddetlendirirler.”
Sayfa 15 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Yoga ve Zen’de Toplumsal Eleştirinin İmkanı / Pınar Nurhan
Ülke yönetirken senden bekleneni yap. Savaşı beklenmeyeni yaparak kazan. Hiçbir şey yapmadan kontrol et dünyayı. Nereden mi biliyorum? Buradan;
128 syf.
·
Puan vermedi
·
32 günde okudu
çok kısa Beş Sevim Apartmanı
*** “Bir varmış bir yokmuş. Zaman dik bir yokuş, hayat güçsüz bir yolcuymuş.” Bu kitap Mine Söğüt’ün ilk romanı hatta bu kitaba kadar bir öykü bile yazmamış. Kitabın kapak tasarımcısı karikatürist Bahadır Baruter (Mine Söğüt’ün eşi) Olay örgüsüne serpiştirilmiş rüya tabirleri ve cin peri hikayelerinin gerçekte nasıl yaşandığının kurgulanma şekli kitabın tarzını hepten farklılaştırmış. Filmi çekiliyormuş ve Kadıköy Emek Sahnesi’nde tiyatro oyunu da var. *** “Rüyasında kendini âşık gören kimse aklını yitirecek demektir. Rüyada aşk, şuur dünyasının kralıdır. İçine girdiği ruhu isterse atlıkarıncalarla gezdirir, isterse dipsiz uçurumların kasvetine düşürür. Nasıl isterse…” *** “Olduğuna inanmadığınız bir şeyi yok edemezsiniz. Ama bir şeyin varlığını zedelemek istiyorsanız ona olan inancı yok ederek işe başlayabilirsiniz.”
Beş Sevim Apartmanı
Beş Sevim ApartmanıMine Söğüt · Yapı Kredi Yayınları · 20196,7bin okunma
"HADÎSLERİ HEVÂYA ARZETMEK!.. -1"
“Kur’ân’a gitmek”, “Kur’ân’dan ilham almak” , “Kur’ân’ı yeniden anlamak” … Bunlar gibi dışı süslü ama içi boş söylemleri son yıllarda sıkça duyar olduk, lakin bugüne dek bu söylemler ile eylemlerin birbirine denk düştüğünü görebilmek ne mümkün. Modern zamanlarda, bazı kimseler “Kur’ân’ın Ruhu” , “Kur’ân’ın süzgeci” gibi sloganlarla ve farklı
Reklam
"HADÎSLERİ HEVÂYA ARZETMEK!.. -2"
Meşhur Fransız Müsteşriklerinden biri olan Louis Massignon “Oryantalizm” adlı kitabında diyor ki; "Onların her şeylerini tahrib ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık: hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi veya intihar için olgun hâle geldiler."[Oryantalizm,8] İçinde bulunduğumuz modern zamanlar, hakk ile
.. “ Ama kim BENİM zikrimden yüz çevirirse , ona dar bir geçim vardır .” [ TâHâ , 124 ] Ayeti , “ Beni zikretmeyene Benden ekmek yok !” diye tehdit tonuyla okursak , haksızlık etmiş olmaz mıyız ? Ya da “ RABBİM’i zikredeyim ki bana ev araba versin !” diye karşılıklı bir çıkar ekseninde anlamaya kalkarsak , ayıp etmiş olmaz mıyız ? Ayette “dar geçim”/“sıkıntılı hayat” gibi kelimelerle ifade edilen “mai’şeten danken” kavramı , ahiretsiz bir dünyanın ruhsuzluğunu , ebediyet meyvesi vermeyen bir hayatın tarifsiz daralışını haber veriyor olmalı . “Zikr”den yüz çeviren , ALLAH’sız bir varlık alanı açar (!) kendine , açabilirse ... Her anın sonrasında gelecekte yitireceklerinden/yiteceğinden ötürü bin “korku” bekler , öncesinden ise geçmişte yitirdiklerinden ötürü bin “hüzne” düşer . Yaşadığı biricik an korku ve hüzünle parçalanır . Huzuru dağılır , hiç yaşamamış olur . Aklıyla zevk alamaz , sadece gözleriyle “şimdilik” zevk alır . Kalbine değer lezzetleri alamaz, sadece kalıbına hazlar tattırabilir . Ruhuna nefes aldıracak sonsuz genişliği bir türlü bulamaz , sadece nefsinin sığ ve geçici doyumlarına kalır . Kaldı ki aklı yokluk endişesiyle yaralı bir gözün gördükleri de zevk vermez . Kaldı ki kendince hiçliğe sürüklenen bir kalıp , kalbi kan ağlarken mutlu olamaz . Kaldı ki ruhu daralan nefis , en nefis şeylerden bile zevk alamaz . ALLAH’ı zikrederek yaşanan bir hayat “havfsız ve hüzünsüzdür”
58 H.K. 6 Nisan 1930 Çevremizi saran ortam, eşyanın ruhudur. Her şeyin kendine özgü bir dışavurumu vardır ve bu dışavurum ona kendi dışından gelir. Her şey, üç eksenin kesişmesinin bir sonucudur, o şeyi o kesişme yaratır: kararınca madde, bizim onu yorumlama biçimimiz ve içinde bulunduğu ortam. Üzerinde yazı yazdığım bu masa bir tahta
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.