Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
On Küçük Zenci- Üstü kapalı spoiler! içerir!
On Küçük Asker
On Küçük Asker yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz Küçük Asker çok geç yattı,
Sabah biri uyanamadı. Kaldı sekiz.
Herkese merhaba sevgili dostlarım. Tatlı bir köy hayatı ve gerçeklerini anlatan bir kitabı okumaya ne dersiniz?
Her ne kadar okurken tatlı bir hayat olarak görsek de bir o kadar da köy hayatının gerçekleri ile yüzleşiyoruz. Köyde okul yoktur ve çocukların iyi bir eğitim alması için şehre yatılı okula gönderirler. Robin’de bu çocuklardan biridir. Okulda öğretmenler tarafından o kadar şiddet görürler ki okuldan nefret edecek hale gelirler lakin aileleri için susmayı göze alırlar. Kitap da beni etkileyen kısımlardan bir tanesi Robin’in “ben ilk önce insan olacağım” demesiydi. Robin üniversitesini de İstanbul’da okuyup öğretmen olur. Robin’in ağzından öyle bir okuyorsunuz ki okumak ile kalmayıp yaşıyorsunuz resmen. Kitabımız iki bölümden oluşuyor. Karaca’dan önce ve sonra. Karakterimiz Robin, Karaca isimli bir kıza gönlünü kaptırır. Robin’in duygularını mektuplara da dökmesi kitaba ayrı bir güzellik katmıştı. Saf, temiz bir aşk..
Kitapta ki betimlemelere bayıldım. Okumuyorsunuz resmen yaşıyorsunuz. Yazarımızın kalemi çok etkileyiciydi. Kitapta ki olayları doruklarınıza kadar hissediyorsunuz. Yazarımız kalemi ile bunları bize aktarma konusunda çok başarılı. Ben çok severek keyif alarak okudum. Sizlere de gönül rahatlığı ile öneriyorum. Kendinize çok iyi bakın. Aman dikkat edin de düşmeyin !
“Kirli sevgiyi giymektense sevgisiz kalmak daha az yıpratıcıdır”
İlimler İkidir
İmam Gazali ilimleri iki ana başlık altında inceler:
1. Muamele
2. Mukaşefe
Muamele ilmi adından da anlaşılacağı üzere amel ile yapılacak ilimleri öğrenmek ve uygulamaktır. Ben bu kısmı bir kitabı okumaya benzettim. Okurken muamele ilmini fiiliyata geçiriyoruz. Aklımızla, hissimizle, gözlerimiz ile say edip bu ameli ruhumuza işliyoruz.
Mukaşefe ilmine gelince de bu ilmi; bir kitabı mütâlaa ederken ruhumuzun gezip gördüğü, manevi lezzetler aldığı, farkında olmadığımız bu hayali seyirlerinde, temaşalarında ruhumuzun, sırrımızın ve kalbimizin topladığı ilme benzetiyorum. Tabi ki bu benzetmeler ile İmam Gazali'nin anlatımı arasında koca bir uçurum var. Siz bana kapılıp da aman bu uçuruma düşmeyin.
İlim öğrenmek ve öğretmenin ne kadar mühim bir vazife olduğunu da İmam Gazali anlatıyor. Hocaların talebelerine karşı vazifelerini, talebelerin hocalara karşı nasıl davranması gerektiğini, ahirete teveccüh etmiş âlim ile dünyalık peşinde koşan âlimin hallerini de anlatıyor. İnsan kendini bu terazide tartınca kendinin ne kadar zalim olduğunu anlıyor...
Kısaca İmam Gazali ilim yolunun meşakkatini ve suhuletini çok beliğ anlatıyor. Bu yolun yolcularına ikazlar ve iğnelemeler ile ilim nasıl öğrenilir ve öğretilir, nasıl muhafaza edilir derslerini veriyor.
502 syf.
7/10 puan verdi
Birçok öğretmenin meslek hayatındaki heyecanlarını, umutlarını ,tecrübelerini, uğradığı haksızlıkları, içimizi sımsıcak kılacak " Öğrencinin kalbine bu kadar güzel dokunulabilir miydi? Diyeceğimiz Yolu, Yönü aydınlatma gayesinde bir Kandil gibi tutuşan idealistliklerine şahit oluyorsunuz Bu kitapta,Öğretmenlerin kendi özeleştitilerini de yapıp Âman ha o acemiliğe düşmeyin tadında kimi satırlar, kimi satırlarda ise Öğrencilerin anıları var , öğrencilerin satırlarını okurken de "En şanslı insan İyi bir Öğretmene rastalayandır" sözünün tasdiklenişine Şahit oluyorsunuz. Kitabı okurken içim İçtenlik samimiyet,ve zaten taşmakta olan Öğretmen olma iştiyakı ile doldu.
Albert Camus ile tanışma kitabım sanırım biraz ağır oldu. Görünürde 100 sayfalık bir kitap olmasından dolayı insan diyorki "Ben bunu hemen bitiririm, aynı gün içerisinde de başka kitaba başlarım".. aman dostlar düştüğüm duruma düşmeyin 100 sayfalık gibi görünse de hissettirdiği 400 sayfa..
***Kitabımız mükemmel bir hayatı olan Parisli bir avukatin köhne bir barda beraber oturduğu kişiye hayatını anlatmasiyla başliyor.
***Bu mükemmel hayatinin nasıl bir düşüş olduğunu itiraflarla adım adım okuyucuya gosteriyor.
*** Kitap monolog şeklinde ilerliyor. Karşısındaki kişi hiç konuşmuyor konuşsa bile onun konuştuğunu yine avukatin söylemesinden anliyoruz.
***Tüm kitapta avukatimizin geçmişiyle yuzlesmesini itiraflarini okuyorsunuz.
***Bu kitapta Alber Camus, avukatın itiraflarina yer verilirken aslında tüm insanlığın iki yüzlülüğüne, toplumun sorunlarına bol bol gönderme yaptığını görüyorsunuz.
Önünde saygıyla eğiliyor ve alkışlarımı sunuyorum Sayın Tolstoy...
Rus edebiyatı bir yana diğerleri bir yana benim için. Hele Tolstoy... Savaş ve Barış’ı almak (yani kütüphanede bulundurmak) değil mesele okumak. Aslında ben bu kitabı okumayı ileriki yıllara ertelemeyi düşünüyordum ama ben bile fark etmeden almış bulundum kitabı:) Açıkçası alınca da okumayı biraz erteledim çünkü ister istemez insanda bir korkuya
Herkesin kusurları vardır. Fixie’n de var: Düzen takıntısı. Eğri duran şeylere kocaman bir zaafı var düzeltmeden duramıyor. Kendisiyle hiç alakası olmasa bile yanlış olaylara burnunu sokmadan duramıyor. Eh olaylar tam da burada başlıyor.
Başrol kızımız Fixie’n hayatta ki en büyük önceliği ailesi. Haksızlığa uğrasa bile aman ali rıza bey tadımız
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Milan Kundera'nın dönemin Sovyet işgali altındaki Çekoslovakya'sında yaşayan ve 4-5 kişi çevresinde dönen romanıdır.
Açıkçası kitaba başlarken çok büyük bir beklentim yoktu ancak bu denli hayal kırıklığına uğramayı da beklemiyordum. Kitap; Tomas,Tereza,Sabina ve Franz karakterleri üzerine kurulu ve Tomas'ın yaşam
431 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Uyarı ile baslamak yerin de olacaktir;
Bazen hepimiz yaparız, okumaya baslamadan once son sayfaya bir bakayim diye, aman diyeyim o gaflete dusmeyin, zira heycaninizin yarida kesilecegi aşikardir.
Esas hikaye 30 sayfaya dahi sıgabilir lakin, bir Canan Tan klasiği olarak ( ama işini biliyor ) uzatilmis bir his veriyor okurken fakat o uzatmalar... Hassas bünyelere dokunuyor, ordan goze vuruyor gozleri dolduruyor..
Nazım Hikmet ve Dev aşkı Piraye hanım...
(Spoiler)
"Piraye öldü de aşkından yine de dönmedi Nazım'a"
