Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Ortadoğunun tüm sancılarının göbeğinde doğup başka bir coğrafyada isyancı olabilmek... Ve tüm -gerçekten iyi ve naif insanlar gibi- kötüler tarafından yazık edilmiş tertemiz ve saf bir ömür... Kitap benim içimde unuttuğum birçok değeri; naifliği , hüznü hatırlattı ve çoğu zaman da karaktere kızacak kadar öyküye dahil olma isteğimi arttırdı... Kitabın ismine ve yazarın diğer kitaplarına bakınca biraz ruhsuz bir Doğu Tarihi romanı beklerken insanı yüreğinden kavrayıp zayıf duygu boşluklarından yakalıyor satırlar...
AMIN MAALOUF’UN HAKKI YENMİŞ.
Bu kitabın neden bu kadar düşük puan aldığını cidden anlamış değilim. Akıcı mı? Gayet akıcı ki iki günde bitirdim. Konusu ilgimi çekti mi? Çekti ki merak uyandıracak şekilde sayfaları değiştirme ihtiyacı hissettim. Çeviri deseniz zaten Ali Berktay farkı. Sanki kitap Türkçe yazılmışta öyle okuyorum gibi bir his. Hiç zorlanmadım okurken.
Aklıma gelen tek cevap var, distopik
bir roman olması ve Amin Maalouf’tan bu tarzı ilk defa okuyor olmamız. Ama kimse kusura bakmasın ‘Semerkant’ gibi bir roman bekliyorsanız yanılırsınız. Hep tarihsel romanlarına alışkın olduğumuz Maalouf bu sefer ters köşe yapmış, geçmişi değil geleceği yazmış. Bu bilinçle başlarsanız daha çok keyif alacağınızı düşünüyorum. Yorumları görünce inanamadım. 2 puan veren bile var. Yapmayın lütfen bazen gerçekten okuyanlar mı yapıyor bu incelemeleri yoksa tamamen dikkat çekme amaçlı mı diye düşünmeden edemiyorum.
İşin kısası, okuyun arkadaşlar. Gayet akıcı, çevirisi mis gibi, konusu ilgi çekici bir roman.
Ölümcül Kimlikler adlı deneme türündeki bu kitabı okumaya karar vermem yazarın son kitabı Empedokles'in Dostları arka kapak yazısından yola çıkarak,Ölümcül Kimlikler ve Uygarlıkların Batışı adlı iki kitaptan faydalanabilecegimi bilmek oldu.Iyi ki okudum diyorum çünkü icerisinde geçen dil,din,kültür,dünyalılaşma,kimlik,demokrasi,etnik
#kitapyorumu
Maalouf bu kitabında, 1634’ten günümüze dek fransız akademisinin 29 numaralı koltuğunda oturmuş 18 kişinin seçilme hikayelerini anlatıyor bize. koltuk sahiplerinden bir kısmını tanıyoruz elbette ama ben bir çoğuyla da yeni tanıştım. derin bir araştırma&inceleme gerektiren, tıklım tıklım bilgi ile dolu olan bu kitapta Maalouf, fransanın siyasi tarihine değinmeyi de es geçmemiş. eğer fransa tarihine karşı özel bir ilginiz yoksa, yazarı tanımak için kesinlikle tercih edilmemesi gereken bir kitap olduğunu söylemeliyim. kapakta kitap için "fransa tarihinin dört yüzyılı" yazıyor fakat, fransa tarihi dışında; siyasi yaşam, sosyal yaşam, edebiyat-sanat-fen tarihi ile ilgili de çokça bilgi var. 18 farklı hikayenin fransız tarihine nasıl ışık tuttuğuna şahit olduğumuz, ansiklopedik bilgiler, alıntılar ve itiraflar ile zenginleştirilmiş harika bir eser.
Kitabı büyük bir zevkle okumadım. Hatta yer yer sıkıldım da. Ancak düşüncelerimizin, bilgilerimizin sınırlarını yeniden tayin eden kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Amin Maalouf'un kitaplarının ayırıcı vasfı bu galiba. Sadece bir hikaye, bir roman okumakla kalmıyorsunuz, kitapları öğretiyor. Neyi? İnançları, coğrafyayı, tarihi, felsefeyi... Dolayısıyla sıkılsamda, okunması gerektiğini düşündüğüm kitaplardan biri oldu.
Bu kitapta Mani'yi tanıdık. Sırada ne var?
Romanın kurgusu o kadar güzel kurgulanmış ki yeri geliyor eskilerin Semerkant’ında; Ömer Hayyam, Hasan Sabbah, Sultan Alparslan, Nizam-ı mülk gibi tarihi kişilerle beraber oluyorsunuz, yeri geliyor İran Devriminde kendinizi buluyorsunuz, yeri geliyor Tıtanıc’te... Yazarın çoğu kitabını okumuş biri olarak bence Semerkant ustalık eseri. Romanın asıl kahramanı kesinlikle Ömer Hayyam’ın rubaileri. Rubailerden kurgulanan ve bu tarihi kişileri biraya getiren bu nadide roman kesinlikle okunacaklar listenizin başında olmalı...
Kalemini çok sevdiğim bir yazar. Anlatımı sade üslubu çok güzel. Kitaplarında her zaman bir derinlik var. Okuduğum her kitabını severek ve merak ederek okudum. Bu kitabı da çok merak ettiğim ilgimi çeken bir kitaptı. Konusu 1965 yılında geçiyor. Kitaptaki kahramanlarımız yüzüncü ad isminde bir kitabı arıyor. Arama sebepleri ise 1966 yılında yani 1 yıl sonra incilde yazılanlara göre kıyamet kopacaktır. Kıyameti durdurmak içinse bu kitaba yani yüzüncü ad a ihtiyac vardır. Kitapta Allah’ın yüzüncü adının yazdığı ve eğer bulunursa kıyametin kopmayacağına inanılır. Olaylar bu çerçevede gelişirken hiç beklenmedik başka şeylerde gelir kahramanlarımızın başına. İnsana merakla sayfaları çevirten sonunda ne olacak acaba diye sabırsızlıkla bitirilmek istenen güzel bir eser.
-Deneme türünde bir eser.
-Acaba "insanlığın uygarlığını yeniden tesis edebilir miyiz ?" diye çabalayan bir deneme aslında.
-Ortadoğu başta olmak üzere dünya ülkelerinde yaşanan kargaşayı ve bunun dünyaya etkilerini anlatmaya çalışmış
-Olayların önemli kısmına bizzat şahit olduğu için anlatımının etkisi daha vurucu olmuş
-Uygarlığın ağıtı birazda aslında
-Umutla başlayan ama trajedilerle devam eden bir yeryüzü hikayeside denilebilir aslında
"İnsan asla her şeyi okuyamaz, her gün edinilecek o kadar çok bilgi var ki!"
Dönemin en büyük âlimlerinden belki de en büyük âlimi olan Ömer Hayyam'ın el yazması 'Rubaiyat'ını konu alan bu eser, Amin Maalouf'un okuduğum ilk eseri oldu. Dönem itibariyle kitapta Büyük Selçuklu Devleti sultanı Melikşah'a, onun veziri Nizamülmülk'e ve en dikkat çekici olarak Haşşaşinlerin lideri Hasan Sabbah' a yer veriliyor. Kitapta Türkler göze çarpar derecede basit gösterilirken, İranlılar çok abartılıyor. Bunu, yazarın İran kökenli olmasına bağlıyorum. Yine de okunmaya değer bir eser olduğunu düşünüyorum.
Keyifli okumalar.
Semerkant
SEMERKANT
Kitap Ömer Hayyam’ın Rubaiyat adlı el yazması eserinin 1072 de başlayan ve 1912 de Titanik ‘te biten yolculuğunu anlatıyor.
Tarihe damgasını vuran üç İranlının şair,astrolog ve matematikçi Ömer Hayyam,ünlü vezir Nizamülmülk ve Alamut Kalesinden dünyaya terör estirmiş Hasan Sabbah’ın hikayesi anlatılıyor.
Kitap dört bölümden oluşuyor. İlk bölüm Ömer Hayyam ‘ın tarih sahnesine çıkışı,Hasan Sabbah ve Nizamülk ile arkadaşlıkları,ikinci bölüm ise Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesini yurt tutuşu. Üçüncü ve dördüncü bölümde olaylar Amerikalı Benjamin O. Lesage’nin gözünden aktarılıyor. Bu son iki bölümde İran Devrimi ,demokrasi ,özgürlük için feda edilen hayatlar ve yine bir aşka şahit oluyoruz. Benjamin ile Prenses Şirin’in aşkı... Bu aşk ilk bölümlerdeki Hayyam ile Cihan aşkından daha çok etkiledi beni .
Daha önce Tanios Kayası ve Adriana Mater kitaplarını okumuştum yazarın lakin Semerkant gözde Amin Maalof kitabım oldu.
Bu kitaptan sonra şu kitapları okumak eksik kalan bilgilerin tamamlanması ve kitabın anlaşılırlığının artması için yerinde olacaktır:
1 -Rubailer
2-Siyasetname
3- Fedailerin Kalesi Alamut
Keyifli okumalarınız olsun dostlarım