Antik Yunan toplumunda kabaca üç sınıf fahişe vardı. Biriincisi tamamen genelevlere ait olan köle fahişelerdi ki çoğunluğu metoikos (göçmen) olan bu gruba deikteriades ismi verilmekteydi. Muhtemelen Solon'un yaptığı düzenlemede genelevlere mahkum ettiği kadınlardı. Özellikle de ülke dışından geldiklerinden ırkçı eril arzuları karşılıyorlardı. Çünkü çoğunluğu Atina'da sık görülmeyen etnik kimliklere ve fiziksel özelliklere sahiplerdi. Bu kadınlar genellikle Asya'dan ve Anadolu kıyılarından getirilmiş karınlardan ibaretti ve korsanlar ile insan tüccarlarının da sermayesini oluşturuyorlardı. Fahişelerin ikinci sınıfını ilk gruba nazaran daha fazla itibar gören auletridesler ( aulos çalan, flütçü) adı verilebilir. Profesyonel ( pornai) kabul edilebilecek bu grup kendilerini farklı konularda geliştiren bireylerden oluşuyordu. Dans edip müzik aleti çalan auletrideslerin bu meziyetleri özel günler ve şölenlerde tercih edilmelerini sağlayan başlıca özelliklerdi. Çaldıkları müzik aletlerinin başında flüt gelmekteydi. Onun dışında zither denilen kanuna benzer telli bir çalgı ve vurmalılardan davul çaldıkları birçok tasvirden anlaşılmaktadır. Bunlar arasında hiç kuşku yok ki Asya'dan ya da dünyanın başka yerlerinden gelmiş kadınlar da mevcuttu. Ancak bu fahişeler sahip oldukları özel meziyetleri nedeniyle diğerlerine oranla daha özgürdüler. İstedikleri yerde yaşama hakkına ve kimi zaman beğenmedikleri erkekleri reddetme şansına bile sahiptiler.
Sayfa 56 - PinhanKitabı okuyor
Gezeceğiniz yerlerden önce Türkiye arkeolojisi için Ekrem Akurgal'ın Anadolu Uygarlıkları kitabını okuyun.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
56 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Aslında bir felsefe dergisi olsa da, içinde arkeoloji alanında da çok güzel makale ve söyleşiler bulunan bir dergi. Önceleri kapak konusu ilgimi çekiyorsa aldığım fakat artık abonesi olduğum çok güzel bir arkeoloji ve felsefe dergisi. Fiilen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünde okumaktayım. Eğitimimin konusu Neolotik çağda şimdiki İsrail, Filistin, Suriye, Lübnan, Güneydoğu Anadolu, Irak'ı içine alan "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan bölge. Ve Düşünbil degisi bu çağda bu bölgedeki yerleşimler ve kültürel, mimari yapısı üzerine makalelerden oluşuyor. Bu sayıda Filistin ve İsrail sınırları içinde bulunan ve tarihin Çatalhöyükle çağdaş en eski yerleşim yeri olan Eriha ve çevresi çok güzel bir dille anlatılmış. Neolotik çağ ve Önasya Arkeolojisine ilginiz varsa tam olarak aradığınız dergi diyebilirim.
Düşünbil - Sayı 110 (Mart-Nisan 2024)
Düşünbil - Sayı 110 (Mart-Nisan 2024)Düşünbil Dergisi · 20241 okunma
Antalya yöresinde Karain ve Öküzini mağarala­ rının duvarları ile bu mağaralar ve Beldibi Ma- ğarası’nda bulunan yassı çakıl taşları üzerine gravür tekniğiyle çizilmiş hayvan motifleri din, büyü ve sihirle karışık bir sanatsal yaklaşım ile ilerlemiş bir av kültürünün ortaya çıkmaya başladığına işarettir. Mağara resimlerine Adıyaman yakınların­ daki Palanlı ile Kars yakınlarındaki Camuşlu' da da rastlanır. Burada mağara duvarlarına daha çok yaban keçisi ve geyik betimleri işlenmiştir. Ayrıca Van-Hakkari bölgesindeki Tirişin Yay- lası'nda ve Cilo dağları üzerindeki Gevaruk’ta vurma tekniğiyle yapılmış binlerce kaya resmi bulunmaktadır; ancak bir yerleşmeye bağlı olmayan bu türde resimlerin tarihlenmesi ol­ dukça sorunsaldır.
Türkiye'de Paleolitik Çağ'ın en eski yer­ leşme yeri İstanbul'da, Küçük Çekmece Gölü' nün kuzey ucundaki Yarımburgaz Mağarası' dır. Dik eğimle yükselen bir sırttaki mağara iki doğal oyuktan oluşur; buna uygun olarak da iki girişlidir. Yukarı Mağara kördür ve Ortaçağlar­ da bir şapel olarak kullanılmıştır. Aşağı Mağara ise çok daha büyüktür ve uzunluğu 600 m.yi bulur. Alt Paleolitik'ten başlayıp Roma-Bizans dönemlerine değin süreklilik gösteren 16 taba­ ka içerir. Bunlardan 6.-11. tabakalar orta ve üst Paleolitik; 12-16. tabakalar alt Paleolitik Çağ'a ilişkindir. Alt Paleolitik dönem tabakaları Orta Pleistosen'in ortalarında fosil insanlarca oluştu­ rulmuştur. Homo erectus türü bir insan dişi fosi­ li, çok ilkel çakmak taşı ve kuvarsit yonga alet­ lerin yanında, ayıgiller, köpekgiller ve boynuz­ lugiller gibi Memeli hayvanlara ait kemikler bu erken tabakaların buluntuları arasındadır.
Anadolu'nun antropolojisi ve arkeolojisi, bize, Allah'ın, zaman kılıcıyla, deprem silâhıyla ve tarih rüzgârıyla silip süpürdüğü medeniyetlerin, insan tiplerinin üst üste yığılmış, içiçe geçmiş, âdeta nonfigüratif bir biçimler kompozisyonu oluşturmuş geçmiş zaman fikir, eşya ve olay müzesini sunar.
Reklam
133 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.