Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Annemi,babamı,sevgilimi,engellileri,çocukları..ve daha ''özel bir günü'' olan her türü,cinsi tek bir günde hatırlamak istemememi destekleyen bir yazı. (Banu Avar Facebook sayfasından alıntıdır) ''Tartışmayı bilen'' herkesin okumasını ve görüşünü belirtmesini dilerim. Geçmişten bir yazı.., O 1864 de doğdu. 41 yaşında annesini kaybettiğinde ABD
408 syf.
8/10 puan verdi
Oldukça sürükleyici bir kitaptı... Yazar iddialı bir konuda ustaca bir kurgu ile olayı kıvırmış... Güzel de olmuş bence... Eğer pazar günü anneler günü dolayısıyla evden çıkmak zorunda kalmasaydım o gün bitecekti. Herkesin sevdiklerine karşı bir sorumluluğu var tabiki (romanda da vurgulandığı gibi) Hayat türlü senaryolar ile bizi bir yerden bir yere savururken sevdiklerimiz veya değer verdiğimiz insanlar ile hayat çizgimiz bazen kesişir. O an yaşadıklarımız belki yıllarca kafamızı kurcalar... Şöyle yapsaydım böyle olur muydu? Öyle demeseydim daha mı iyi olurdu? v.s. Bize bahşedilen bu hayatı sevdiklerimizle mutlu yaşamak vakti zamanı gelince de mutlu gitmek nasip olur İnşallah.
Bab-ı Esrar
Bab-ı EsrarAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201836,3bin okunma
Reklam
Önümde uzanan yolu görebiliyordum. Yoksuldum ve yoksul kalacaktım. Para değildi özellikle istediğim. Bilmiyordum ne istediğimi. Hayır, biliyordum. Saklanabileceğim, saklanıp hiçbir şey yapmak zorunda kalmayacağım bir yer istiyordum. Bir şey olma düşüncesi beni korkutmakla kalmıyor, hasta ediyordu. Avukat, danışman, mühendis veya benzer bir şey olmayı düşünmek bile olanaksızdı benim için. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, aile kurumunun kafesine girmek. Her sabah aynı işe gidip akşam dönmek. Olanaksızdı. Aile pikniklerine katılmak, Noel, 4 Temmuz, İşçi Bayramı, anneler günü. Bu tür şeylere katlanmak için mi dünyaya geliyorduk? Bulaşıkçılık yapmayı, akşamları küçük odamda içki içip sızmayı yeğlerdim.
Sayfa 148
Bir dönem gurbette o "Sevgililer Günü" yanlızlığını bizzat tecrübe ettim. Okyanusun ortasında susuzluk çekmek gibi bir şeydi. Parka tahterevallisinin karşı kefesini dolduracak arkadaş bekleyen bir çocuk hüznü... Öksüzlere özgü bir "Anneler Günü"...
Generallerin amacı belliydi: Bütün bozguncu grupların kökünü kazımak. Bunun için de kitlesel cinayetler işlenmişti. Sadece şüpheliler değil, çevresindekiler de katledilmişti. O sırada Buenos Aires valisi olan General Ibérico Manuel Saint-Jean’ın ünlü bir cümlesi: “Önce tüm bozguncuları öldüreceğiz, sonra işbirlikçilerini, ardından da
-Hesap makinesi ülkemize 1960 da girdi. -İlk kadın tiyatrocu Afife Jale. -İlk renkli film Muhsin Ertuğrulun çektiği 1953 deki Halıcı Kız. -İlk kadın yazarımız Fatma Aliye. -İlk Türk futbolcu Fuat Hüsnü Kayacan dır. -İlk kavuğu Sultan 1.Bayezid taktı. -İlk anneler günü 1955 yılında kutlandı.
Reklam
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI... Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.