Ona doğru ilerledik, acılarına rağmen; annesinin göğsüne
başını yaslamak veya annesinin onun göğsüne başını yaslaması için ayakta bekliyordu. Sarıldıktan sonra babasına selamla devam etti. Sonra Abidin Bey'e, en büyük ağabeyim Kârim'e ve anneme selam verdi. Sonraysa bana selam vermeden direkt olarak tekerlekli sandalyesine oturdu. Ona sinirlenecek, az kalsın çıldıracaktım; ne var ki tekrardan kendini taşıyarak ayağa kalktı, birinci selamlaşma faslından ötürü yorgundu. Şöyle dedi:
"Görüyor musun Filistin, benim için ne kadar önemlisin?
Onların hepsine bir defa selam verdim, ama seni selamlamak için sana özel kalktım. Ellerini bana doğru uzat. Sen benim eşimsin, yaban kekiğim..."
Utana sıkıla ellerimi uzatmış; taşıyor olduğum bütün sevgi, saygı ve hayranlık duygularıyla ellerimi ona teslim etmiştim.