Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlar her ne kadar birçok kez adaletsizlik ve şiddetin tamamen yasaklandığı bir mantık ve istikrar çağına ulaştıkları sonucuna varmış olsalar da eşitsizliğin ve savaşın korkunç yüzünün her defasında daha da güçlenerek geri döndüğünü fark ettiler.
Sayfa 252Kitabı okudu
"Duygular, bir lüks değildir; varoluş mücadelesi sırasında uzatılan karmaşık bir yardım elidir. " Antonio R. Damasio
Reklam
Nöropazarlama
"İnsanlar karar verirken beyilerinin rasyonel kısımlarını değil duygusal kısımlarını kullanarak akıldışı kararlar verirler "( Antonio Damasio)
Anıların mükemmelleştirilmesini belki de şu açıklayabilir: bazı anahtar imgelere daha uzun süre tanınacak şekilde hatıraların dikkatlice düzenlenmesi ve bunun daha kapsamlı duygulara, akabinde daha derin hislere dönüşmesi.
Sayfa 150Kitabı okudu
Hayat basit ve karmaşık, sıradan ve farklı, varlığın her sesini, hiddetini ve sessizliğini tanımlayan ve çok şey ifade eden sonsuz sayıda hikâyeden ibarettir.
Hissedilmeyen bir yaşamın tedavi edilmeye ihtiyacı yoktur. Hissedilen ancak incelenmeyen bir yaşam iyileştirilemez.
Sayfa 255Kitabı okudu
Reklam
"Bizler akıntıya karşı kürek çekip sularla boğuşurken, aslında durmaksızın geriye, yani geçmişe doğru gitmiyor muyuz zaten?" diyen F. Scott Fitzgerald'ın bu ağırbaşlı umutsuzluğu, hâlâ insanlığın içinde bulunduğu durumun isabetli ve ileri görüşlü bir betimlemesidir.
Varoluşsal can sıkıntısı basitçe bir duygu olarak nitelendirilmek için fazlaca karışık bir kavramdır. Antonio Damasio, "Belli bir duyguya uzun süre boyunca sahip olmanın -örneğin, depresyon- bir ruh hali olarak kabul edilmesi" gerektiğini söyler. Varoluşsal can sıkıntısı bu tanıma uyuyor olabilir. Basit can sıkıntısıyla karşılaştıralım. Basit can sıkıntısı bir ruh hali değildir. Uzun zaman boyunca hissedilmesi gerekmez. Basit can sıkıntısı her an hızlıca ortaya çıkabilir ama hapsedilmeyi veya tekrarı yaratan kaynak ortadan kaldırıldığında, birden yok olur. Diğer yandan varoluşsal can sıkıntısı, karşı karşıya kalınan şey bir ruh haline dönüşene kadar ısrarcı bir diş ağrısı gibi tekrar ortaya çıkar.
Zevk ve acı ne ikizdir, ne de birbirlerinin ayna görüntüleridir; bu en azından varkalımın manivela­sı olarak oynadıkları rol açısından böyledir. Genellikle, bizi şimdi ve yakın gelecekte bekleyen sorunlara karşı bir şekilde uyaran ve yönlendiren, acıyla ilintili sinyaldir. Acıdan kaçınmaktan çok, zevk peşinde koşmakla meşgul bireylerin ya da toplumların ayakta kalabileceğini düşünmek zordur. Giderek hedonistleşen kültürlerdeki bazı güncel sosyal gelişmeler bu görüşü destekliyor. Ayrıca, benim ve meslektaşlarımın, çeşitli duyguların sinir sistemiyle ilişkileri konusunda sürdü­ğümüz çalışmalar da ilave destek sağlıyor. Olumsuz duygu türleri, görüldüğü kadarıyla olumlulardan çok daha fazladır ve beynin, olum­lu ve olumsuz duygu çeşitlerini farklı sistemlerle ele aldığı açıkça ortadadır. Belki de Tolstoy, Anna Karenina'nın başında şu sözleri yazdığında benzer bir içgörüyü ifade ediyordu: "Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aile kendine özgü bir mutsuzluk yaşar."
Sayfa 272Kitabı okudu
Uzun süredir, insanlar yeni ve düşünce dolu bir evrim aşamasın­ da bulunuyorlar; bu aşamada zihinleri ve beyinleri, vücutlarının ve oluşturdukları toplumların hem hizmetkârı hem efendisi olabiliyor. Tabii ki doğadan gelen beynin ve zihnin, büyücü çıraklığına soyu­nup doğanın kendisini değiştirmeye kalkışması oldukça risklidir. Ne var ki, doğanın zorluklarını göğüslemekten kaçınmanın ve çekilen acıları azaltmaya çalışınamanın da riskleri vardır. Aslında, hiçbir şey yapmamanın çok büyük riskleri vardır. Salt kendine doğal geleni yap­mak, yalnızca daha iyi dünyaları ve yöntemleri hayal edemeyenleri, olabilecek dünyaların en iyisinde bulunduklarına inananları mutlu edebilir.
Sayfa 260Kitabı okudu
Reklam
Vücutsuz zihin görüşü Batı tıbbının hastalıkları inceleme ve teda­vi yaklaşımlarını da etkilemiş gibi görünmektedir. Kartezyen ayırım, hem araştırmalara, hem de uygulamalara hakimdir. Neticede, gerçek hastalıklar diye adlandırılan ana vücut hastalıklarının psikolojik sonuçları genellikle göz ardı edilir ve yalnızca ikinci planda ele alınır. Psikolojik sorunların ana vücut üzerindeki etkileri ise büsbütün ihmal edilir. Tıbbın yönünün değişmesinde, Hipokrat'tan Rönesans'a kadar geçerli olan organizmacı, vücuttaki-zihin yaklaşımından sapılmasında Descartes'ın katkısı olduğunu düşünmek, ne kadar tuhaftır. Eğer Aristo bunu bilseydi, Descartes'a kimbilir ne kadar bozulurdu.
Sayfa 257Kitabı okudu
Yine de insanlığın doğuşundan çok önceleri varlıklar yine var­lıktı. Evrimin bir noktasında temel bir bilinçlilik başladı. Bu temel bilinçlilikle basit bir zihin oluştu. Zihnin daha karmaşıklaşmasıyla, düşünme, daha da sonraları iletişim kurmak ve düşünceleri daha iyi örgütlernek için dilin kullanılması olanağı belirdi. Demek ki o za­manlar insan, önce varoldu, sonra düşündü. Şimdi biz, dünyaya gelip gelişirken, yine önce varoluyor, sonra düşünüyoruz. Düşünme, varo­luşun yapıları ve işleyişi sayesinde olabildiği için, önce varolur, sonra düşünürüz ve ancak varolduğumuz kadar düşünürüz.
Sayfa 255Kitabı okudu
“Duygular, bir lüks değildir; varoluş mücadelesi sırasında uzatılan karmaşık bir yardım elidir.” Antonio R. Damasio
Modern nörobiyoloji ve tıp görüşü
Hasta bir kültürü tıbbın tek başına iyileştirmesini istemek akılsızca olur ama,insan hastalıklarının bu yönünü yadsımak da aynı derecede akılsızlıktır.
Sayfa 263 - Varlık
"Duygular bir lüks değildir. Varoluş mücadelesi sırasında uzatılan karmaşık bir yardım elidir." Antonio R. Damasio
753 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.