Ömer bin Abdülaziz, Hasan-ı Basri Hazretlerini ziyarete gidiyor. “Bu görevi nasıl yapmam lazım? Nasıl insanlarla çalışayım? diye soruyor. O ki, sahabeye en yakın siyasi liderlik yapan, Emevilerin bir nevi Mehdisi, Asr-ı Saadet’e en uygun yönetimi yapan, en büyük fetihlere erişendir. Hasan-ı Basri Hazretleri, “Sakın dünyaya aşık kimselerle çalışma. Onlar çıkar için her şeyi yapar.” diyor. Ömer bin Abdülaziz soruyor: “Peki dünyayı terk etmiş, sadece Allah’ı ve ahireti düşünen insanlar?” “Onlarla da çalışma, onlar da kendini işe vermez. Onurlu insanlarla çalış. Onurlu insanlar, onurunu korumak için sana ihanet etmez.” diyor. Onurlu insanlar onurunu aşağı düşürmemek için ihanet etmezler, sadık olurlar, çizgileri bellidir. Bu Hasan-ı Basri’nin o zamanki halifeye bilgelik dersidir. Ömer bin Abdülaziz de büyük ihtimalle bunu uygulamıştır. Bilge lider; liyakatli, onurlu, işi bilen ve işini sonuna kadar savunan kişiyi seçendir.
Sayfa 208Kitabı okudu
İçki mehâfilinde (toplantılarında), hususiyle davet, ziyafet meclislerinde kadın, erkek bir çok hoppa mizaçlar, bir sürü hafif akıllar bir yere gelir. Şarap dillerdeki ukdeyi çözdükten, yüzlerdeki hayâyı sıyırdıktan, kafalan buram buram hülyalarla tütsüledikten sonra artık sineler hikmet, ahlâk mevizalarına tahammül edemez olur.
Sayfa 36 - Rağbet Yayınları 2003 BaskısıKitabı okudu
Reklam
Âkif'in Mısır ziyaretleri ve "Şapka Devrimi"
Akif, Ekim 1923'te Abbas Halim Paşa'nın davetlisi olarak Mısır'a gidip 7 ay kalmıştır. 1924 yazında İstanbul'a dönen Akif, aynı yıl hem Asım'ı yayımlamış hem de Abdülaziz Çaviş'in "Esrar-ı Kur'an" adlı kitabını tercüme edip bölümler halinde Sebilürreşad'da yayımlamıştır. 1924 yılının sonunda yeniden Mısır'a gitmiştir. Bu sefer de 1925 Mayısı'nda geri dönmüştür. Akif son kez 1925 Eylülü'nde Mısır'a gitmiştir. 11 yıl Mısır Hilvan'da yaşadıktan sonra, 17 Haziran 1936'da hasta vaziyette yurda dönmüştür. Görüldüğü gibi Akif, biri Cumhuriyet'ten önce olmak üzere (1914) tam dört kez (1923, 1924, 1925) Mısır'a gitmiştir. Akif'i de polis takip etmiştir. Akif bu duruma "Ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum," diye isyan edip Mısır'a gitmiştir. Özetle Akif, Şapka Devrimi'ne karşı olduğu için değil, polis takibatına uğramayı, kendisine gerekli değerin verilmemesini ve bazı ağır eleştirileri hazmedemediği için Mısır'a gitmiştir. Bu arada uzaklaşmak, yalnız kalmak istemiştir. Ayrıca Mısır'da Abbas Halim Paşa'nın himayesinde içine düştüğü geçim sıkıntısından kurtulacağını düşünmüştür. İşin ilginç yanı Akif, Eylül 1925'te Mısır'a gitmiştir. 671 nolu "Şapka İktizası Hakkında Kanun" ise 25 Kasım 1925 tarihinde kabul edilmiş, 28 Kasım 1925'te resmi gazetede yayımlanıp yürürlüğe girmiştir. Yani Akif, Şapka Devrimi gerçekleştirilmeden 2 ay kadar önce Mısır'a gitmiştir.
Sayfa 202 - İnkılâp KitâbeviKitabı okudu
"FITRAT" diyenleri hatırlayalım.
Devlet müdahalesinin kendisi de riski artıran bir unsur olabilmektedir. Kasım 2001’de Cezayir'deki Bab el-Oued, Frais Vallon ve Beaux Frasier adlı yoksul bölgeler yıkıcı sel ve çamur kaymalarına maruz kalmıştı. Fırtına eşliğinde yağan yağmur 36 saat boyunca yamaçlardaki kırılgan gecekonduları dövmüş, aşağı mahalleleri sular altmda bırakmış ve en az 900 kişinin ölümüne yol açmıştı. Resmi düzeyde, felakete çok geç yanıt verümiş, kurtarma çalışmalarını yöre halkı, özellikle de gençler kendi çabalarıyla gerçekleştirmişlerdi. Nihayetinde Başkan Abdelaziz Bouteflika üç gün sonra olay yerine gittiğinde, öfkeli bölge sakinleri hükümet aleyhtan sloganlar atmıştı. Bouteflika felaket mağdurlarına, "Bu felaket Tanrı'nın bir inayeti. Bu konuda hiçbir şey yapılamazdı," demişti
Sayfa 155
Enver, Sovyet-Polonya barış görüşmeleri sona ererken Sovyet hükümetinin Almanya'dan silah elde edemeyecek gibi gözükmesi üzerine, Moskova'ya dön­meye zorlanmıştır. Bu arada Enver, Anadolu'ya mühimmat sağlamakta da ba­şarısız olmuştur. Çünkü Sovyetler gerekli kaynağı hiç bir zaman vermemiştir'. Sadece Enver'in ihtiyaçları için 15 Ocak 192l'de Karahan 500.000 mark gönder­miştir. Bütün bunlardan sonra Enver 20 Şubat 1921'de Berlin-Riga arasındaki ekspres tren ile 36 saatte sağsalim Moskova'ya ulaşmıştır. Enver aynca Ber­lin-Moskova arasında çalışan bu ekspres trenini kullanarak, ailesini 1921 yazın­da Moskova'ya getirmeyi tasarlamaktaydı. Bu arada İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı için yapılan plan, Enver'in Ber­lin'den ayrılışından kısa bir süre önce kabaca planlanmıştır. Bu planda, Enver İttihadı askeri nitelikte, fakat orduya bağlı olmayan yapıda kurmak istediğini ve "Sınırda bize yardım edecek Müslümaq. müfrezelerin oluşturulması" niyetini Moskova'ya ilk gelişinden hemen sonra açıkça belirtmiştir.9 1920 yazında İtti­hat hakkında Çiçerin, Karahan ve Buharin ile yapılan . tartışmalarının sonucu olarak, Enver, Berlin'deki arkadaşları Abdülaziz Çaviş, Mehmet Başhempa, Şekib Arslan, Dr. Fu'ad ve Dr. Nazım'ı çağırmaya karar verdi.10 Enver, 15-20 Ekim 1920 tarihleri arasında 3 protokol halinde yapılan Bakü Kongresi'nin oturumundan sonra bu fikrini ifade etmeye çalışmıştır. Bununla beraber bu fikir, Talat tarafından telkin edilmiş olabilir.
Böcüzade Süleyman Sami; Abdülhamid dönemini, Meşrutiyet Dönemini, Dünya Savaşını, Milli Mücadeleyi ve Cumhuriyet Dönemini görüp geçirmiş biri olarak, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini anlayabilecek ideal bir ömür yaşamıştı. Uzun süre bürokraside görev aldı ve Meclis-i Mebusan’da İsparta vekilliği yaptı. Belediye başkanlığı sırasında İsparta’nın
Reklam
57 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.