Sessizleşti ve hiçbir şey duyulmuyordu artık; ben serçe Lena çubuk Lena kedi, ağızda bal kıvrılmış dudak duvar tümsek çizgi parmak Ludwik çalılar asılı duruyorlar ağız Lena orada çaydanlık kedi çubuk çit yol Ludwik rahip kedi çubuk serçe Ludwik asılı çubuk asılı serçe asılı Ludwik kedi asacağım. Birden bardaktan boşanırcasına yağdı. Bol ve yoğun damlalar, başımızı kaldırıyoruz, yağıyor, su vurmaya başlamıştı, rüzgâr çıktı, panik, herkes en yakındaki ağaca koştu, ama çamlar sızdırıyor, akıtıyor, damlatıyor, su, su, su, saçlar ıslak, omuzlar, baldırlar ıslak, önümüzdeyse karanlıkta daha da karanlık oluyor, yalnızca fener ışıkları, yer yer umutsuzca onu aralamaya çalışıyor, aşağı düşen dimdik bir su duvarı, o zaman bu fenerlerin ışığında nasıl yağdığı, düştüğü aktığı görülüyor, dereler, çağlayanlar, göller, akıyor, şırıldıyor, göller, denizler, lıkır lıkır akan su sesi ve saman çöpü, çubuk, yaprak, suyla taşınıyor, gözden kayboluyor, derelerin birleşmesi, nehirlerin oluşumu, adacıklar, engeller, setler, medreseler, yer gök sel, akıyor, koşuyor, aşağıda sürüklenen ve kaybolan yaprak, bir parça ağaç kabuğu, bütün bunların sonucunda, titreme, soğuk algınlığı, ateş, Lena anjin oldu, Zapkon'dan taksiyle getirmek gerekti, hastalık, doktorlar da başka tabii, Varşova'ya döndüm, aile, yine babayla savaş, başka işler, sorunlar, karmaşıklıklar, zorluklar. Bugün öğlen tavuk yahnisi yedik.