Geniş zamanın uykusundan uyanıp aşkın ne olduğunu seni görünce anladım.
Langdon genç bir astronomi öğrencisiyken, Venüs gezegeninin her dört yılda bir ekliptik semada beş köşeli mükemmel bir yıldız çizdiğini öğrendiğinde çok şaşırmıştı. Eskiler bu fenomeni keşfettiklerinde öylesine büyülenmişlerdi ki, Venüs ile onun beş köşeli yıldızı mükemmellik, güzellik ve cinsel aşkın sembolü haline gelmişlerdi. Eski Yunan'da, Venüs'ün büyüsüne övgü olsun diye, onun dört yıllık devrini Olimpiyat Oyunları'nı düzenlerken kullanmışlardı. Bugünlerde pek az insan, dört yılda bir yapılan modern Olimpiyat Oyunları'nın hâlâ Venüs'ün devrelerini takip ettiğinin farkındadır.
Reklam
Venüs gezegeninin her dört yılda bir ekliptik semada beş köşeli mükemmel bir yıldız çizdiğini öğrendiğinde çok şaşırmıştı. Eskiler bu fenomeni keşfettiklerinde öylesine büyülenmişlerdi ki, Venüs ile onun beş köşeli yıldızı mükemmellik, güzellik ve cinsel aşkın sembolü haline gelmişti.
Sayfa 47 - Altın KitaplarKitabı okudu
"Allah ölüm vermesin kızım, ayrılığa ağlanmaz, gün geçer, kin geçer barışırsınız, barışmasanız da olur, yaşıyorsunuz ya, bir yerlerde nefes aldığını biliyorsunuz ya..."
Sayfa 158 - Sepya yayın eviKitabı okudu
Bilmezmişim gibi... Ölümü de bilirim ben, tanışırız biraz. Ben ölümü tanırım, ölüm beni. Canımı yakmışlığı vardır. Ayrılığı da bilirim, her türlüsünü tattım; iyi tanışırız... Ben ayrılığı tanırım, ayrılık beni. Acı çekmeyi, kaybetmeyi, yalnızlığı... Yalnız sabahlara içi cız ederek uyanmayı. Kavuşmamayı, kaybettiklerimi özlemeyi, uzaktakileri beklemeyi... bilirim. Bu yüzdendir yanındakilerin üzerine titremem. Kinim, hıncım, çaresizliğim göz yaşlarımla yıkanıp çekti. Ömür denen savaş meydanında yanıp yakılıp talan edildim. Çok öldüm, çok dirildim, buzda bile yandım için için... Yanık kokumu duyan, dumanımı gören olmadı. Zaman beni beklemese de ben zamanı bekledim. Direndim... Güldüm, güldürdüm. Dans ettim. Tango, İspanyola, çaça... Cihan harbiyim ben.
Sayfa 158 - Sepya yayın eviKitabı okudu
Acısıyla, tatlısıyla hayat gailesi içinde savrulurken farkına varamadan, hepimizin yaptığı gibi, eş geçtiğimiz küçük zenginliklerin en büyük nimetler olduğunu fark ettiğinde çok geçti. Nefes alabilmek, göz açıp kapayabilmek, adım atmak, birine selam vermek, canının bir meyveyi çekebilmesi, çiçeğin kokusunu duymak, rengine hayran olmak, akan suyun şırıltısını dinlemek, bülbülün sesine uyanmak, uzaklardan gelen bir nağmenin peşinden anılara dalmak, yağmurda ıslanmak, çocuğunun başını okşamak... Büyük lütufmuş.
Sayfa 229 - Sepya yayın eviKitabı okudu
Reklam
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.