Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atatürk'ü tanımak...
''Mustafa Kemal'in sevmediği iki zümre vardı. Birincisi dönmeler, ikincisi ise masonlardı... Bir gün eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt'u çağırdı. Kendisine masonların taksimat, teşkilat, ahvalini bildirir bir kitap verdi. ''Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi grup başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et. Senin de bu işte şeref payın olacaktır'' dedi. Grup danışmanı Mahmut Esat Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve takririnin okunmasını reisten rica etti. Hülalası şöyleydi: ''Masonluk, kökü dışarıda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir, memleketimizde bunun ne işi vardır? Bunu da grup kararıyla kapatalım...'' Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi: ''Arkadaşlar yarından itibaren Türkiye'de masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır... '' salonda bir kıyamet koptu, alkışlar, bağırmalar ''kahrolsun Yahudi uşakları'' sesleri tavanları çınlatıyordu. ''
. Masonların İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara'da bir çok locaları vardır. Mustafa Kemal Paşa'nın sevmediği iki zümre vardı. Birincisi dönmeler, ikincisi de masonlardı. Bir gün eski Adliye Vekili (Adalet Bakanı) Mahmut Esat Bozkurt'u çağırdı. Kendisine masonların taksimat (bölümleri), teşkilat (kuruluş) ve ahvalını (durumlarını bildirir
Sayfa 78 - HTS YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Mart 1934'te ilk Devrim Tarihi dersi İstanbul'da verilir, ve aynı zamanda İnkılap Enstitüsü diye bir enstitü kurulur. Bununla birlikte dört kadro ihdas edilir. Bu kadrolardan birine Yusuf Hikmet Bayur getirilir. Yusuf Bayur daha çok siyaset tarihi okutacaktır. İkinci profesör kadrosu Mahmut Esat Bozkurt'dur. Esat Bozkurt, daha çok rejimin hukuk boyutunu gündeme getirecektir. Üçüncüsü Yusuf Kemal Tengirşenk, ekonomik konulara girecektir, ekonomik sorunları irdeleyecektir. Dördüncüsü Recep Peker; o da siyasal partiler, siyasal rejim konusunu gündeme getirecektir.
Millet, kültür, ilim ve kültür, dille yapılır. Ziya Gökalp gibi emperyal kültürle yetişmiş aydınlar, dil konusunda da radikal kopuş yerine gelenekle irtibatlı bir dönüşümden yana idiler, Batı'da emperyal devletlerden ulusal devletlere geçiş sü reci, medeniyet dilinden (Jingua franca) yerel dile (vernacular) geçiş olurak dile yansımıştı. Gökalp'in (2007: 77), İstanbul dilinin milli lisan edinilmesi teklifi, bu ikisinin ortasını bulma, telif arayışını ifade ediyordu: “İstanbul dilinin milli lisan ittihâzı ve Avrupa medeniyeti içinde bir Türk harsı ibddına çalışılması bir Türk milletinin teessüsüne hâdim olacak ve Osmanlı, Kıpçak, Özbek, Kırgız gibi tabirler mıntıka isimleri hükmünde kalacaktır.” Ama yeni rejim, bu konuda da onun gibi sağduyulu aydınların tavrı yerine Recep Peker (1889 1950), Mahmud Esat Bozkurt (1892-1943), Falih Rıfkı Atay (1894 1971), Mehmed Saffet (Arın) Engin (1900 1987) gibi radikal Batıcı aydınların kopuş eğilimini benimsedi. Din, dildi; Macarlar, Türkçe ile birlikte dinlerini de kaybederek Hıristiyan olmuşlardı. O halde Türk milletini İslâm'dan koparmak için Türkçe'den koparmak gerekiyordu. Standart yerel dil olarak İstanbul Türkçesi de özünde İslâm kültürünü taşıyordu. O yüzden öztürkçe adıyla yeni bir dille birlikte yeni bir din, yeni bir devlet yaratmak gerekiyordu. Devrin önde gelen Kemalist ideologlarından M. Saffet (Arın) Engin'in Saffet olan adını bile Arın olarak özleş tirmesi (!), dil mühendisliğinin sadece milli değil ferdi kimlikleri de değiştirmeye kadar, cinnet derecesine vardığını gösteriyordu.
Me'mun'un Bizans'a yeniden sefer yapmasına 18 Recep 218/9 Ağustos 833'te Tarsus yakınlarındaki Bedendun'daki ölümü engel oldu.
Aziz Şehitler Ruhunuz Şad Olsun
01. ABDULLAH TAYYİP OLÇOK 02. ADİL BÜYÜKCENGİZ 03. AHMET KARA 04. AHMET KOCABAY 05. AHMET ORUÇ 06. AHMET ÖZSOY 07. AKIN SERTÇELİK 08. AKİF ALTAY
Reklam
Aslında inkılap dersleri "Kemalizm nedir?" sorusuna bir cevap arayışının ve 1930'ların başından itibaren girilen siyasi ve toplumsal ölçekte her şeyi "teklik" paydasında toplama sürecinde, misyoner bir cehdin ürünüydü. Devam eden bir inkılabın, «kendini anlama ve anlatma" sürecinde, inkılabı anlatacak olanlar bizzat Atatürk tarafından belirlenmişti. [Recep Peker, Mahmut Esad Bozkurt, Hikmet Bayur Bey, Yusuf Kemal Tengirşenk./ İnkılabın bilimsel sözcüleri: Afet İnan, Vasfi Raşit Seviğ]
Sayfa 198Kitabı okudu
Kemalizmin bir ideoloji olmadığını düşünenlerin en çok vurgu yaptıkları nokta, Atatürk'ün ya da CHP'nin onu bir ideoloji olarak ayrıntılandırmamasıdır. Çokça atıf yapılan bir anıya göre Atatürk, Kemalizmin sistematize edilmesine karşı çıkmış ve "donup kalırız" şeklinde bir itirazda bulunmuştur. Bunun yanında örneğin Hanioğlu'na göre Atatürk, 1930'lu yıllar boyunca Kemalizmi sistematize etmeye çalışan (Recep Peker, Mahmut Esat Bozkurt, Şeref Aykut, Munis Tekinalp, Sadri Etem Ertem ve Saffet Engin) kişilerin ya da Kadro Hareketi'nin çabalarına karşı ilgisiz kalmıştır. Nitekim Kadro dergisi de daha sonra yayını durdurmak zorunda bırakılmıştır. Kemalizmin bir ideoloji olmadığını öne sürenlerin üzerinde durdukları ikinci nokta, Kemalizmin dogmatik olmamasıdır. Bu sav, ideolojilerin dogmatik olmaları gerektiği şeklinde bir varsayıma dayanır. Üçüncü olarak Atatürk'ün sözlerine gönderme yapılarak bu savlar kanıtlanmak istenmektedir. Buna göre Atatürk, yukarıda zikredildiği gibi Kemalizmin bir ideoloji olarak kabul edilmesini "donup kalma" yani dogmatizmle özdeşleştirmekte ve yine sıkça atıf yapılan bir sözünde kendisinin manevi mirası olarak "akıl ve bilimi" göstermektedir.
Sayfa 71 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.