Bir arada yaşayan bir sürü kadının kaçınılmaz sınırlılıkları, kusurları ve ayıpları konusunda kendimizden öyle emindik ki… “Kadınsı süs merakı” adını verdiğimiz şeye - “fırfırlara, incik boncuğa” - kendilerini kaptıracaklarını düşünüyorduk ama onlar kendilerine Çin kıyafetlerinden bile daha kusursuz, istendiğinde alabildiğine süslü püslü, her zaman kullanışlı, kişinin ağırbaşlı ve zevk sahibi olduğunu gösteren bir kıyafet yaratmışlardı.
Can sıkıcı, itaatkar bir tekdüzelik bulacağımızı sanıyorduk ama bizdekinin çok ötesinde cüretkar bir toplumsal yaratıcılık ile bizimkinden asla geri kalmayan mekanik ve bilimsel bir gelişme ile karşılaşmıştık.
Küçük hesaplar peşinde koşan kadınlar göreceğimizi sanıyorduk ama öyle bir toplumsal bilinçlilik bulmuştuk ki bunun yanında bizim milletlerimiz didişip duran şapşal çocuklar gibi kalırdı.
Kıskançlık bulacağımızı sanıyorduk ama uçsuz bucaksız bir kız kardeş sevgisi ve tarafsız, önyargısız bir zekayla karşılaşmıştık ki bizde bir benzerini bulamazdınız.
Histeri ile karşılaşacağımızı sanıyorduk; sağlıklı ve zinde insanlarla, sakin soğukkanlı bir mizaçla karşılaşmıştık, öyle ki sözgelimi küfürbazlığın bir alışkanlık olduğunu, ne kadar denesek de açıklamayı başaramamıştık.