Sümer'de, Dilmun adında, saf, temiz, parlak Tanrıların yaşadığı bir ülke var. Hastalık ve ölüm bilinmeyen yaşam ülkesi. Fakat orada su yok. Su Tanrısı, Güneş Tanrısına yerden su çıkararak orasını tatlı su ile doldurmasını söylüyor. Güneş Tanrısı söyleneni yapıyor. Böylece Dilmun meyve bahçeleri, tarlaları ve çayırları ile Tanrıların bahçesi haline geliyor. Bu cennet bahçesinde Yer Tanrıçası 8 bitki yetiştiriyor. Bu ağaçlar meyvelenince Bilgelik Tanrısı Enki her birinden tadıyor. Buna yer Tanrısı çok kızıyor, Tanrıyı ölümle lanetleyerek ortadan yok oluyor. Bilgelik Tanrısı çok hastalanıyor. Diğer Tanrılar büyük güçlüklerle Yer Tanrıçasını bularak Bilgelik Tanrısını iyi etmesi için yalvarıyor. Tanrıça, Tanrının 8 bitkiye karşı hasta olan 8 organı için birer Tanrı yaratıyor. İlginç olan yaratılanlardan beşi Tanrıça. Hasta olan organlardan biri kaburga. Onu iyi eden Tanrıçanın adı "kaburganın hanımı" anlamına geken Ninti'dir. Bu kelime de Nin hanım, ti kaburgadır. Ti'nin bir anlamı da hayat'tır.
Eğer, ikinci anlamıyla tercüme edersek Tanrıça'nın adı "hayatın hanımı" olur.
Çünkü bir zamanlar içinde sevgiyle yaşanan bir ev, emek verilmiş bir bahçe, terk edildiğinde gamlı ve ürkütücü bir görünüm kazanır. Terk edilmiş bir evin çevresinde büyüyen ağaçlar karanlık ağaçlar olur..
Dışarıda kar, odun sobası çıtırdıyor.
Elimi paltonun iç cebine atıp, John Steinbeck'in "Cennet Çayırları"nı çıkardım. Varlık Yayınları-Cep kitapları,
hem ucuz hem cebe sığıyor...