Şehir görünüyordu:
Büyüyen çimento, demir, taş geometrisi,
Güvercin taşımayan yüzlerce otobüs.
Çiçekçi çiçeklerini mezata götürüyordu.
İki yasemin ağacı arasına,
salıncak kuruyordu bir şair,
Çocuğun biri okul duvarına taş atıyordu.
Bir diğeri erik çekirdeğini,
babasının renksiz seecadesine tükürüyordu
ve bir keçi haritadaki "Hazar" dan su içiyordu.
Sevgi yerine dünyasal sevgi yada ihtiras daha doğru olur
"Ne açlık ne sevgi ne öfke ne korkudur bütün kötülüğün kaynağı" dedi keşiş."Dünyadaki tüm kötülüklerin kaynağı nefsimizdir.Açlık da sevgi de öfke de korku da nefsimizden gelir."
Dile uzak, doğaya uzak, insana uzak, kültüre uzak, yaşadığı zamana uzak insanın kendi özüne yakın olmasını beklemek, çekirdeği toprakla buluşturmadan topraktan bize bir erik ağacı vermesini beklemek gibidir.
Dile uzak, doğaya uzak, insana uzak, kültüre uzak, yaşadığımız zamana uzak insanın kendi özüne yakın olmasını beklemek, çekirdeği toprakla buluşturmadan topraktan bize bir erik ağacı vermesini beklemek gibidir.
İlkel toplumlarda, erkekler doğaya nasıl huşu ve korkuyla bakıyorlarsa, kadınlara da öyle bakıyorlardı muhtemelen. İlk insanlar, ölümcül ve anlaşılmaz kuvvetleri olan doğayla sürekli savaş halindeydiler. Doğanın çekirdeği dişinin rahmiydi ve bu rahimden yeni insan yaşamı, fışkıran kanlar ve çığlıklar eşliğinde doğuyordu