"Bir şeyler için suçlandığımız kuşkusuna kapıldığımız zaman, o şeylerin gözümüze çok daha çirkin görünmesi gerçekten şaşırtıcıdır. Bazı beğenilmeyen yönlerimizi içtenlikle eleştiren sözler duyduktan hemen sonra aynaya baktığımızda, kendi görüntümüz bile bize değişik gelebiliyor. Öte yandan, hiçbir şikâyette bulunmayan ya da kendileri adına şikâyette bulunacak kimseleri olmayan kişilerin haklarına tecavüz ettiğimizde, vicdanımızın bunu son derece hoş karşılaması da şaşırtıcıdır."
Sayfa 455 - Yapı Kredi Yayınları / 4. BaskıKitabı okuyor
"Gördüğümüz bir iyiliğin bize yüklediği minnettarlık öylesine abartılabilir ki ,
sonunda o duygu,
henüz anlamını bilemeyecek kadar küçük yaştayken alnımıza vurulan bir tür kölelik damgasından farksız hale gelebilir."
"Özlediğim, istediğim hiçbir şey yok benim."
Sayfa 453 - Yapı Kredi Yayınları / 4. BaskıKitabı okuyor
"Gördüğümüz bir iyiliğin bize yüklediği minnettarlık öylesine abartılabilir ki sonunda o duygu, henüz anlamını bilemeyecek kadar küçük yaştayken alnımıza vurulan bir tür kölelik damgasından farksız hale gelebilir."
Sayfa 452 - Yapı Kredi Yayınları / 4. BaskıKitabı okuyor
Güvence hissi,kanıya dayanmak yerine alışkanlıktan kaynaklanır genelde, bu nedenle durumda panik yaratacak kadar etkili bir değişiklikten sonra bile, varlığını devam ettirebilir. Bu alışkanlığın mantığına göre, belirli bir olay gerçekleşmeden geçen süre, olayın asla gerçekleşmeyeceğinin nedeni olarak sürekli öne sürülür, oysa tam da olayın gerçekleşmesini kaçınılmaz kılan ilave koşul oluşmuştur. Bir madenci, herhangi bir tehlikeden endişe duymama nedeni olarak, o madende başına bir şey gelmeden tam kırk yıl çalışmış olduğunu söyler; oysaki madenin çatısı çökmektedir; nitekim insanın, yaşadıkça inandırıcı bir kavram olarak kendisinin de öleceğini akılda tutmakta zorlandığı göze çarpar sık sık.
Sayfa 61 - Can Sanat YayınlarıKitabı okuyor
" George Eliot'ın Bay Lewes ile evlilik dışı ilişkisi kamuoyunda infiale neden olmuştu. Yazarın bu baskılar yüzünden şehirden kaçıp inzivaya çekilmesi eserlerini elbette kötü etkilemişti. Kendi isteğiyle gelenler dışında evine kimseyi davet etmediğini söylüyordu. Aynı dönemde Avrupa'nın öbür ucunda ise Tolstoy asker olarak her sınıftan ve kadınla özgür bir yaşam sürebiliyor, bu nedenle kimse onu yargılamıyor, romanlarının derinliği ve gücü büyük ölçüde buna dayanıyordu. "
" Kurmaca kadın için, bugün de olduğu gibi, yazması en kolay şeydi. Bunun nedenini anlamak hiç zor değil. Roman, sanatın en az yoğunlaşma gerektiren biçimidir. Bir romanın başına oturmak ya da kalkmak oyun ya da şiirden daha kolaydır. George Eliot babasına bakmak için yazı masasından kalkıyordu. Charlotte Brontë kalemini bırakıp patates soyuyordu. Oturma odası gibi bir ortak yaşam alanında kalabalık içinde yaşayan bir kadının zihni ister istemez gözlem yapmayı ve kişilik çözümlemeyi öğrenir. Bu öğrendikleri kadının şair değil romancı olmasına yarar. "
" Kurmaca kadın için, bugün de olduğu gibi, yazması en kolay şeydi. Bunun nedenini anlamak hiç zor değil. Roman, sanatın en az yoğunlaşma gerektiren biçimidir. Bir romanın başına oturmak ya da kalkmak oyun ya da şiirden daha kolaydır. George Eliot babasına bakmak için yazı masasından kalkıyordu. Charlotte Brontë kalemini bırakıp patates soyuyordu. Oturma odası gibi bir ortak yaşam alanında kalabalık içinde yaşayan bir kadının zihni ister istemez gözlem yapmayı ve kişilik çözümlemeyi öğrenir. Bu öğrendikleri kadının şair değil romancı olmasına yarar. "
Sevgili dostum, insanla çoğu zaman bir hareketi sırf kendilerinin hoşuna gitmediği için yanlış sayarlar.
Sayfa 922
Tolstoy'un beğendiği yapıtlar
Bu iki tür (dinsel ve evrensel sanat) sanatın her birine günümüz sanatından örnekler vermem istenecek olursa , Tanrı'ya ve insanlara duyduğumuz sevgiden kaynaklanan dinsel sanatın söz sanatlarında ifadesini bulan en yüce örneği olarak Schiller'in 'Haydutlar' ını , daha yeni yapıtlardan V. Hugo'nun Les pauvresgens ve Miserables ile Dickens'ın öykü , uzun öykü ve romanlarından Tales of Two Cities ,Chimes vb. ni ; sonra Tom Amcanın Kulübesi'ni , Dostoyevski'nin Ölü Bir Evden Anılar'ını ve George Eliot'un Adam Bede'ini sayabilirim.
