Bozkırlar coğrafyasında binlerce yıl hayatiyetini devam ettiren ve Çin, Hind Akdeniz ve Avrupa kavimleri gibi yerleşik kültür topluluklarının yüzyıllarca tesir ve baskısını hissettikleri bu kültür eskiden beri ilim adamlarınca az çok tanınmakta idi. Mütehassıslardan bazıları buna eksik olarak "Atlı kültür, bazıları yanlış olarak "Göçebe kültürü" adını vermişler, Halbuki, Bozkır kültürü "at" üzerine kurulmuş olmakla beraber, prensipleri yalnızca attan ibaret değildir. Bunun yanında demir de vardır. At ve demir bozkır kültürünün iki temel unsurudur. Ayrıca tabiatiyle farklı bir hukuk anlayışına sahip tutunmaktadır. Başlı başına bir kültür tipi olduğu için, din, düşünce, ahlâk yönlerinden de tamamlanarak bir manevî değerler birliği meydana getirmiştir. Çünkü herhangi bir kültürde ekonomik imkân ve faaliyetler kültürün bütününü değil, sadece bir cephesini teşkil eder. Bu itibarla, meseleyi yalnız iktisadı bakımdan ele alıp yaylalarda gelişen, besiciliğe dayalı Bozkır kültürünü, dıştan sırf çoban hayat tarzına bakarak göçebelikle nitelemek yanlıştır.
"Göçebeliğin tarihi gelişme bakımından iyi açıklanmadığını söylemiştik. Bununla beraber, göçebelik (nomadizm, pastoralizm veya pastoral nomadizmi) izah hususunda W. Radloff (1891)'dan beri tecrübeler yapılmıştır ve hâlâ da yapılmaktadır. Ancak farkına varılmaksızın düşülen iki mühim hata bu izah gayretlerinin başarı yolunu tamamıyla kapatacak mahiyettedir. Hatalardan ilki, bozkırlar sahasında görülen bütün toplulukların, aynı sosyal bünyeye sahip sanılarak, aralarındaki "kültür birimi" farklarının gözden kaçırılmasıdır. İkincisi de, bu toplulukların yalnız birer "ekonomik kuruluş" olarak ele alınmasıdır. Her topluluk gibi bozkırlarda yaşamış çeşitli kavimlerin de, ekonomik özellik yanında, ayrı ayrı sosyal, dini, idarî ve siyasi cepheleri bulunacağı hesaba katılmadıkça, meselâ Türk'ü Moğol'dan ve bazı Hind-Avrupalı kütleleri birbirinden ayırmadıkça onların "Boz/atlı", "göçebe", "köylü" vasıflarının tayin ve izahında kesin ve doğru bir sonuca varmak hemen hemen imkansızdır.
Reklam
Portekizliler Afrika'yı dolaşarak Hind'e varacaklar, İspanyollar ise Kristof Kolomb ile Batı'dan yine Hind'e varmak için bir yol arayarak Amerika'yı bulacaklardır.
Sayfa 131 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Doğu dünyasında ataerkil yönetim biçimine tâbi bulunan topluluklar dikkati çeker. Hegel, doğu dünyası üzerinde dururken, özellikle Çin, Hind, İran ve Mısır uygarlıklarını ve siyasi kurumlarını inceliyor. Doğu dünyasında devlet biçimi teokratiktir. Yönetici aynı zamanda en yüksek din adamıdır. Toplumda geçerli hukuk kuralları dini emirlerden oluşur. Bu rejimde ferdin kişiliği ve hakları söz konusu değildir.
Yakılan kadınlar
Hind uygarlığında kadın müstakil bir varlık olarak görülmez; ancak babası, eşi ya da oğluyla birlikte “İnsan” kabul edilirdi. Eşi ölen bir kadının hayatı hükmen bitmiş sayılırdı. Cenaze günü bir odun yığını üzerine çıkarılarak yakılırdı kadın. Hint uygarlığının bu aybı XVII. asra kadar devam etti.
İspanyollar Kolomb'un üç seyahatinden sonra artık Hind yolunu bulduklarını sanıyorlardı. Portekizliler, Vasco de ;Gama'nın başarılarından sonra rakiplerinden önce buralara yerleşmek için büyük bir sabırsızlık ve heyecanla yeni girişimlerde bulundular.
Sayfa 132 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.