“Crvena ne demek?” diye sordum, tuhaf bir şekilde mekânına verdiği ismi merak ediyordum. “Crvena,” diye tekrar etti. Onun taze çekilmiş kahveye karışan erkeksi duş jelinin kokusu dudaklarıma sinmişti. Başım bir kez daha onun göğsüne düştüğünde bu sefer benden bağımsız olarak kapandı gözlerim. Bilincim sızmak üzereyken, parmaklarını saçlarımın arasında his settim. “Anlamı kızıl demek.”