Epikharmosa'a göre, geçmişte borç almış olan şimdi borçlu değildir;geceden sabah yemeğine çağırılmış biri bugün davetsiz gelir yemeğe çünkü çağıran ve çağırılan aynı adamlar değildirler artık, başka birer adam olmuşlardır.ölümlü bir nesne iki kez aynı halde bulunamaz;çünkü farkedilmez anlık bir değişmeyle bir dağılır, bir toparlanır; bir gider bir gelir.Öyle ki , doğmaya başlayan bir şey hiçbir zaman tam bir varlığa erişemez; çünkü bu doğuş zaten hiç bitmez, bir sona varır gibi durmaz, tohum halinden başka hallere, bir o yana bir bu yana hep değişir durur.insan tohumu ana karnında biçimsiz bir meyve olur önce;sonra çocuk biçimini alır;karından çıkınca memelik bebek olur;sonra bir küçük olandır, sonra bir delikanlı, sonra olgun, sonra yaşlı bir insan, sonra çökmüş bir ihtiyar öyle ki yaş ve ona bağlı oluş hep bir önceki hali bozup dağıtarak yürür.
(...)
dünyalık şeylere dünyanın parası gerek
Oysa topraktan çıkardın yirmi beş liracık
Kefenimizi al. sabunu lifini unutma
bir cennet ayırt Hoca parasıyla birlikte
"Bu güz öleceğim. bütün işlerimi bitirdim
Derede yıkandım, cevize tırmandım. kuş ürküttüm
Kaçırdılar on iki Çocuk doğurdum. bekledim gözlerim
Oğlan everdim. kız yetirdim. otuzuma vardım"
"Ağlama kız, deme incirim Yar Yar
ben ağlamam dağlar taşlar ağlasın
Körüm, çelimsizim, göğnüğüm, hastayım.
sebebolanları nerde bulayım
adamdan içerli kuşlar ağlasın
Yıldızlar uykudaydı. Ağaçlar, kuşlar, ırmaklar ve insanlar uykudaydı… Bir de uzaktan bakıldığında eski bir yapıyı andıran, saray olduğunu anlayabilmeniz için bahçesine kadar gidebilmeniz gereken o yerde gözleri uyku tutmayan bir adam vardı. Başı ellerinin arasında gözleri yaşlı bir adam. Beynini kemiren sorulara cevap bulmaya çalışıyordu. Dualar
Üç Soru
Yıldızlar uykudaydı. Ağaçlar, kuşlar, ırmaklar ve insanlar uykudaydı… Bir de uzaktan bakıldığında eski bir yapıyı andıran, saray olduğunu anlayabilmeniz için bahçesine kadar gidebilmeniz gereken o yerde gözleri uyku tutmayan bir adam vardı. Başı ellerinin arasında gözleri yaşlı bir adam. Beynini kemiren sorulara cevap bulmaya
Elçi Bey seni istiyor dediler ve elçinin odasına girdim ve "Hayrola?" dedim. Dedi ki "Böyle böyle işte, kaybettiniz çocuklarınızı." "Hayrola kaçırdılar mı ailemi ve çocuklarımı?" dedim. "Hayır, hayır katlettiler." dedi. "Allah'ıma şükürler olsun, vatan sağ olsun." dedim. Elçi bana "Neden öyle söyledin?" diye sordu. Dedim ki "Efendim ya kaçırsalardı. Küçük çocuk 4 yaşında, 6 yaşında. Kim bilir hangi dağda çoban olacaklardı. Ya hanımımı ne yapacaklardı? Birden bire böyle bir ferahladım, vatan sağ olsun." dedim.