"Benim derdim büyük dert. Allah kimsenin başına vermesin böyle bir derdi. Düşman başına bile... Ben Abdi Ağayı öldürdüm, onun yerine Kel Hamza geldi. Onu da öldürdüm, bakalım kim gelecek... Ali Safa Beyi öldürdüm. Şimdiye kadar onun yerine birisi gelmiştir, onu da öldürdüm diyelim, bak Kerimoğlunun da başına Sabit Bey konuvermiş, hem de gökten inmiş. Senin başında da Molla Duran Efendi var... Benim bütün bu öldürenlerim neye yaradı, bunu desene bana Battal Ağam? Bini öldürsem, iki bini gelecek...?
Sayfa 397Kitabı okudu
İşte Osmanlıların Akdeniz’e haps oldukları ve okyanuslara açılamadıkları iddiası da bu çamurlardan birisi. İnsan utanır yahu! Hadi Açe filan derken öğrendiğimiz Hint Okyanusu’nu turlayan Hadım Süleyman Paşa ve Seydi Ali Reis gibi Osmanlı gemicilerini bir kenara bırakalım, ya Atlas Okyanusu’nda Kristof Kolomb’un gemilerinden birini avlayan Kemal Reisimize ne demeli?1 Peki bir dönem İngiltere’yi avucunun içine alan Cromwell’in Cezayirlilerle mektuplaşırken Hicri takvimi kullanması hangi manaya geliyor? Hiç düşündünüz mü bir İngiliz devlet adamının Hicri takvimi kullanmaya mecbur olmasının sebebini? Buyrun çıban çıkartan bir olay daha: 1600’lerde, ihtiyaç duyulması halinde İngiliz ve İskoç gemileri Kuzey Afrikalı hacıları Mısır’a taşıyor, üstelik bu işten hayli iyi para da kazanıyorlardı
Reklam
"Ben Abdi Ağayı öldürdüm,onun yerine Kel Hamza geldi.Onu da öldürdüm,bakalım kim gelecek...Ali Safa Beyi öldürdüm.Şimdiye kadar onun yerine birisi gelmiştir,onu da öldürdüm diyelim.."
Sayfa 396Kitabı okudu
"Kılıç bak, koca bir tarih göçüyor."
10 Kasım 1938 günü sabahı Atatürk'ün gözleri kapalıdır göğsü mutemadiyen inip çıkmaktadır. Odada ve Sarayda derin bir sessizlik hüküm sürmektedir. Sağ tarafında baş ucunda Dr. Mim Kemal Öke duruyor, Dr. Mehmet Kamil Berk başını onun omuzuna dayamış ağlıyordu. Dr. Akil Muhtar Özden kendinden geçmiş, odanın içinde telaşlı adımlarla durmadan
Sayfa 271 - Güven KitabeviKitabı okudu
"Mecbur ateşidir o.İnce Memed dağa çıkmaya,Abdi Ağayı,Ali Safayı öldürmeye mecburdu."
Sayfa 329Kitabı okudu
Dr. Fiessinger'in üçüncü defa İstanbul'a gelişinde onun onayı ile 7 Eylül 1938 günü Op. Dr. Mim Kemal Öke tarafından ilk karın ponksiyonu yapılır. Dr. Neşet Ömer İrdelp karaciğer yetmezliğinden dolayı ponksiyonun lokal anestezi tetkik edilmeden yapılmasını ve az miktarda sıvı boşaltılmasını istiyordu. Dr. Mim Kemal Öke Atatürk'e daha önceleri cerrahi müdahalede bulunduğu için onun ağrıya duyarlılığını bildiğinden cilt altına lokal anestezi yaptıktan sonra ponksiyonu yapar. Atatürk'ün karın boşluğundan 10,5 kilo sıvı boşaltılır. Asım Arar ve Bedi Şehsuvaroğlu'na göre ise 12 kilo, Hasan Rıza Soyak'a göre ise 12 kilodan fazla sıvı boşaltılmıştır. Sıvı boşaltıldıktan sonra, Atatürk adeta birden bire zayıflamıştı. Karnına büyük bir sargı sarılır, rahatladıktan sonra sigara ve kahve içer. Kendisine ponksiyon yapılan iğneyi görmek ister. Dr. Mim Kemal Öke kendisine daha ince bir iğne gösterir Atatürk bunu görünce; "Aman bu kazma anestezisiz nasıl batırıldı. Bir kaç defa anestezi yapılmadan bu yapılmazdı Fakat bir diğeri icap ederse rica ederim daha incesini intihap edelim" der. Kendisine geçmiş olsun diyen Kılıç Ali'ye Atatürk; "Çıkan suyu gördün mü? Bu kadar bir su kabı insanın karnı üzerine konsa nasıl tahammül eder? Bak ben ne haldeyim nasıl tahammül etmişim" der.
Sayfa 213 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.