_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
"İç karartıcı, üzücü bir yer olan Batı Avrupa hiç beklenmedik bir şekilde canlılık, güç ve iyimserlik taşan bir toprağa dönüştü. Karabiber tüketiminin artışı erkeklerin taşkınlığını da arttırdı. Bekaret kemeri içine kapatılmış o kadar güzel kadının çevrelerinde salındığını görünce, demir işçiliğine karşı beklenmedik büyük bir ilgi duyuverdiler; erkeklerin çoğu demirci olup çıktı ve neredeyse tümü de anahtar üretimine girişti. Bu olaydan iki önemli sonuç doğdu:
1. Ingiltere'de Smith (demirci), Almanya'da Schmidt, İtalya'da Ferrari veya Ferrario veya Ferrero ya da Fabbri, Fransa'da Favre, Febvre, Lefevre soyadının gitgide daha sık görülmesi,
2. Avrupa'daki madenciliğin gelişip kesin olarak yükseliş ve sürdürülebilir büyüme evrene girmesi.
Kederli olduğu zaman halkı güldürmek ya da neşeli bulunduğu zaman ısmarlama gözyaşları dökmek zorunda olan bir yazarın içindeki o acılı çelişkiyi, şimdiye kadar niçin biri çıkıp da yazmadı?
Utanmak... Bu da gençliğin bir belirtisidir ama neden yaşlanmaya başladığımı düşündüğümü biliyor musun? Şundan: Şimdi önümde neşeli duygularımı çoğaltmaya, büyütmeye, hüzünlü olanları azaltmaya çalışıyorum oysa gençliğimde tam tersini yapıyordum. Kimi zaman hüznümü bir hazine gibi taşıyordum yanımda, neşelenmeyi kendime yakıştıramıyordum...
Öyleyken, bana öyle geliyor ki bütün hayat deneyimime karşın, dünyada henüz denemediğim bir şey daha var ve bu "bir şey" de neredeyse en önemli olanı.
Bir gece, kadının biri havaalanında bekliyordu.Uçağının kalkmasına daha epeyce zaman vardı. Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket kurabiye alıp kendisine oturacak bir yer buldu. Kendisini kitabına kaptırmış olmasına rağmen, yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde ararlarında duran paketten birer kurabiye aldığını fark
" Çehov üzerine çok şey yazılabilir, ama bunun için ince eleyip sık dokuyan bir anlatım biçimi gerekir ki, ben de bunu pek beceremem. Çehov, insanın kafasında düşünceler, ruhunda özlemler yaratan o hoş kokulu, Rus ruhunu yansıtan açık hava hikâyesini, Bozkır'ı nasıl yazdıysa, Çehov'u da öyle yazmak gerekir. İnsanın sırf kendisi için yazdığı hikâye gibi.
Böyle bir insanı hatırlamanın bir iyi yanı da, birdenbire neşeli bir konuğun çıkagelmesi gibi, hayata yeniden duru bir anlam kazandırmasıdır.
Evrenin ekseni insandır.
Kötü yanları mı diyorsunuz, eksiklerini mi soruyorsunuz bana?
İnsanoğlu hemcinsinin sevgisine açtır, hepimiz öyleyizdir; insan aç olunca da, yarı pişmiş somun bile tatlı gelir. "
POLDEVİ FELAKETZEDELERİNE YARDIM
Bir gün o sırada Fransa’da görev başında olan tüm politikacılara postacı tarafından bir mektup getirildi.
Bu mektubun başında kocaman bir antet basılıydı ve antette şunlar yazmaktaydı:
‘POLDEVİ FELAKETZEDELERİNE YARDIM DERNEĞİ’
Bakanlara, milletvekillerine ve diğer tüm politikacılara gönderilen yazıda, felaketzedeler için sadece manevi destek talebinde bulunuluyordu.
Sadece manevi olmak şartıyla desteğin her türlüsüne hazır durumdaki ünlü kişiler, derhal cevap vermekte sakınca görmediler. Derneğe mektup ve telgraf yağmaya başladı. Gelen cevapların her biri başlı başına bir alemdi.
‘Poldevi felaketzedelerinin bütün ıstırabını paylaştığımdan emin olabilirsiniz. Onların durumu düzelinceye kadar sizinle beraberim’
‘Poldevi felaketzedelerinin feci durumu toplum için bir yüz karasıdır. Aynı şeyi aynı vesilelerle bundan önce de kaç kere söyledim. Derdin devası bulununcaya kadar da söylemeye devam edeceğim’
‘Poldevi felaketzedelerinin davası bizim davamız demektir. Onların bu duruma düşmesinden bütün cemiyet sorumludur. Ben kendi payıma düşen sorumluluğu kabul ediyor ve vicdan azabı çekiyorum’
Poldevi felaketzedelerini manen destekleyen bütün meşhurların göndermek zahmetine katlandıkları mektup ve telgraflar Action ve Franchaise’de yayımlandı.
Fakat yeryüzünde ne Poldevi diye bir yer vardı ne de Poldevi felaketzedeleri.
Bütün Fransa şimdi ülkelerini idare eden en basit coğrafya ve tarih bilgisinden yoksun büyük adamların haline gülüyordu.
Hem de kahkahalarla.