Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Peki tablosunu neden sergilemiyorsun?" diye sordu Lord Henry. "İstemeden de olsa, şu garip sanatsal tapınma halini tabloya yansıttım da o yüzden. O bu durumun farkında değil; ona hiçbir şey söylemedim. Hiçbir zaman bilmeyecek de. Ama dünya alem anlayacaktır; çırılçıplak ruhumu meraklı sığ bakışlara meze etmeye hiç niyetim yok. Yüreğimi mikroskop altına yatırmalarına izin vermeyeceğim. O tabloda benden çok şey var Harry, hem de çok!" "Şairler senin kadar prensip sahibi değil. Kitaplarının yayımlanabilmesi için tutkunun ne kadar işe yaradığını bilirler. Şimdilerde kalp kırıklığı kim bilir kaçıncı baskısını yapıyor." "Ben de onların bu yönünden nefret ediyorum!" diye haykırdı Hallward. "Bir sanatçı güzel eserler yaratmalı ama bu eserlere kendi yaşamından bir şey eklememelidir. İnsanların sanata bir çeşit otobiyografi muamelesi yaptığı bir çağda yaşıyoruz. Soyut güzellik anlayışımızı kaybettik. Bir gün tüm dünyaya göstereceğim soyut güzelliğin ne olduğunu; bu yüzden de hiç kimse Dorian Gray tablomu görmemeli."
Dün ile yarının hatta birkaç saniye öncesi ya da sonrasının gerçekliği ne kadar gerçek şu anda? Belki de hepimiz rüyalar içinde rüyalar görüp onları yaşıyoruz. Rüya gördüğümüzde de o an gerçek gelmiyor mu bize? Belki de hepimiz birinin rüyasıyızdır da huzura kavuşmak için onun uyanmasını bekliyoruzdur.
Reklam
Sanma ki, ne kadar ıssız bir yerde yaşıyoruz diyerek konuğumuza kendimi acındırmaya çalışıyorum. Tam tersine, ben düşünen bir insan için ıssız yer diye bir şeyin olmadığı kanısındayım.
Yaşamak, suyun içinde olmanın ta kendisi. Belirsizlikle çevrelenmiş halde, ne taraftan hangi dalganın geleceğini bilemeyerek, suyun içinde neler olabileceğini tahmin edemeyerek, zeminin nerede nasıl olacağını öngöremeyerek yaşıyoruz. Fakat denizde olmakla ilgili tek mesele, belirsizlikle baş edebilme kapasitesi değil. Acıyı kaldıramadığımızda
Okuma disiplini olmayan bir coğrafyada yaşıyoruz ve insanımız öğrenmek yerine eğlenmeyi tercih ediyor nedense belki öğrenmeyi eğlenceli bir içime getirerek bu süreci tersine çevirebilir ve kendi kültürüne yabancı veya düşman nesiller yerine dünya insanı olmayı hedeflemiş gerçek aydınların sayısını çoğaltabiliriz bunun için en önemli şartlardan birisinin toplumda sağlam bir tarih bilinci uyandırmak olduğunu bilelim yeter Gönül ne Kahve ister ne kahvehane Gönül Sohbet İster Kahve Bahane Kahve molası Tavan Arası adlı kitabımızın devamıdır ............
İnsanlar arasında ilişki öyle bir şekil almıştır ki, sonuçta hiç kimse kendinden bir şey beklememekte, herkes kendisini etik çabalardan soyutlayarak kendisiyle ilgili talepleri diğer insanların, bir anlamda bütün insanlığın sırtına yıkmaktadır. Uyumlu olmak, kendini feda etmek, geleceğin inşasına katılmak; bunlar hep başkalarından beklenen hasletlerdir. Kişinin kendisi bu sürece hiçbir şekilde katılmamakta, dünyada olup bitenlerden kişi olarak kendisini sorumlu tutmamaktadır. Bu sorumluluktan kaçmak, kendi bireyci çıkarlarını genelin yüce görevlerine feda etmemek için de binlerce sebep öne sürmektedir. Hiç kimsede dönüp şöyle bir kendine bakacak, kendi hayatına, kendi ruhuna karşı olan sorumluluğunu ele alacak ne bir istek ne de cesaret vardır. Başka bir deyişle: Özgün değil 'genel' çabaların ürünü olan bir toplumda yaşıyoruz. Tek tek bireylerin çıkarlarını kaale almaksızın insanların enerjileri ve gayretlerini şekillendiren ve kullanan yabancı düşünceler ve hırsların, daha doğrusu liderlerin bir aleti olmaktadır insan. Sonuçta, kişisel sorumluluk sorunu adeta ortadan kalkmış ve insanın kendine karşı sorumsuzca davranmasına göz yuman yanlış bir 'genel'in çıkarına feda edilmiştir. Ne var ki, kendi sorunlarımızın çözümünü başkalarına devrettiğimiz an, maddi ve manevi gelişim arasındaki uçurum da derinleşir. Başkalarının bizim adımıza kesip biçtiği bir fikirler dünyasında yaşıyoruz. Bu demektir ki, ya bu fikirlerin standartlarına göre kendimizi geliştiriyoruz ya da bu fikirlere giderek daha da umutsuz biçimde yabancılaşarak onlarla çelişkiye düşüyoruz.
Reklam
Sevgi ve evlilik
Önemli olan başka bir nokta ise tek başına sevginin her şeye çare olmadığıdır. Sevginin her türlü çeşidi vardır ve evliliğin görevlerini başarabilmek için çalışmaya, ilgiye ve toplum bilincine güvenmek daha iyidir.
Sayfa 276 - İlya İzmir yayıneviKitabı okudu
Sevgi ve evlilik
Kendi yaşam tecrübelerime göre çok fazla erken yaşta, yani dört, beş ya da altı yaşlarında cinsel konuda aydınlatılan ve zamanından önce cinsel tecrübelere maruz kalan çocuklar daha sonra sevgiye hep korkuyla yaklaşır. Yardım olacak bir kural olarak şu geçerli olabilir: çocuğa asla yalan söylemeyin; sorularından asla kaçınmayın; sadece istediği kadarını ve anlayacağı şekilde anlatın.
Sayfa 265 - İlya İzmir yayıneviKitabı okudu
" Yaşadığın hayatların belki her ikisi de gerçek, belki her ikisi de sahte... Sonuçta hep yaşadığımız an, yani şu an gerçek değil mi? Dün ile yarının hatta birkaç saniye öncesi ya da sonrasının gerçekliği ne kadar gerçek şu anda? Belki de hepimiz rüyalar içinde rüyalar görüp onları yaşıyoruz. Rüya gördüğümüzde de o an gerçek gelmiyor mu bize? Belki de hepimiz birinin rüyasıyızdır da huzura kavuşmak için onun uyanmasını bekliyoruzdur. "
Sayfa 150Kitabı okudu
Suç ve Suçtan Korunma
Ama ona ne isim verirsek verelim her insanın içinde faaliyetin bu büyük çizgisine rastlamaktayız: zayıf bir durumdan üstün bir pozisyona, aşağıdan yukarı ulaşma savaşı. Bu savaş en erken çocukluk dönemimizde başlar ve ölene kadar devam eder. Yaşamak, bu gezegendeki varlığımızı sürdürmek, engelleri aşmak ve zorlukları yenmek anlamına gelir.
Sayfa 196 - İlya İzmir yayıneviKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.