Fakat Türkçülerin eline halkçıların ve sosyalistlerin bulamadığı dayanak geçmişti. Bu fikir Rusya'dan gelmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nda Rumların, Balkanlıların, Ermenilerin, Arapların, Arnavutların ayrılmak istemeleri gibi, Çarlık İmparatorluğunda 1905 devriminden sonra Rus olmayan kavimlerin milliyet akımları güçlenmişti. O zaman bu akımla ilgili bulunanlardan Müslüman olanlar Osmanlı devletine dayanmak ihtiyacını duyarlar, fakat bunda fazla umutlu gözükmezlerdi. Bir kez, Abdülhamit kendini Çar'ın durumunda gördüğünden bunlara yüz vermez, hatta Rusya ile iyi geçinmeye bakardı. Zaten bunlarda da ulus bilincinden çok din bilinci üstündü. Kendilerini "Türk" değil, "Müslüman" sayarlar, "Tatar", "Azeri" vb. gibi adlarla birbirlerinden ayrılırlardı. Osmanlı aydınları arasında, özellikle İslamcılar arasında Tatarlara karşı de rin bir antipati vardı. Rusya Müslümanları da Abdülhamit Türkiye'sini Çarın Rusya'sından daha geri görürler, Türkiye Türklerine tepeden bakarlar; Osmanlı aydınlarına da güvenmezlerdi. Açık- ça: bu imparatorluktan size fayda yok; Rumlar, Ermeniler, Araplar haklı, onların davası da bizim davamız gibidir, diyemiyorlardı. Türkçe ya da Türkçe-Moğolca karışığı diller konuşan halkların bir ulus oluşturduğu görüşü ne Osmanlılar arasında, ne de Rus- ya Müslümanları arasında vardı. Osmanlılar "osmanlılıkları" ile, Tatarlar "tatarlıkları" ile övünürler, aralarında ancak Müslüman olmaktan ileri gelen bir birlik görürlerdi. Temeli Türkçe olan dil konuşanların bir dil ulusu teşkil ettikleri görüşü Avrupalılardan gelme bir fikirdir.
Sayfa 57 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Aynı yıl meydana gelen şu olay ise Osmanlıların İngilizlerle nasıl içli dışlı olduklarını göstermek bakımından son derece ilginçtir. "13 Kasım 1855'te Osmanlılar Kars'ı Ruslara teslim ettiler Kars'ın teslimi anlaşmasını Osmanlılara vekaleten İngiliz Kumandan ve diplomatları imzaladılar. "
Sayfa 341 - PhoenixKitabı okuyor
Reklam
+711
Osmanlılar çağında, Balkanlar’da İslam Türkler eliyle yayıldığından Batı literatüründe Müslüman olmak “Türk olmak” şeklinde anıldı. Böylece Türk adı ilk defa etnik bir tanımlama olmaktan çıkıp doğrudan dinî bir anlama kavuştu. Bugün de Balkanlarda ve Avrupa’da Türklük, Müslümanlıkla eş anlamlı kullanılmaktadır.
Sayfa 32
Otuz yıl Savaşları döneminde ( 1618-1648 ) Osmanlılar, Kanunî Sultan Süleyman'dan beri izlenen politikadan ayrılmamış, papa-imparator vesayetine karşı bağımsız millî monarşileri ve Protestanları desteklemeye devam etmiştir.
Sayfa 68 - Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarıKitabı okuyor
Kentte, sarayda, feodal aristokrasi arasında Sünnilik yaygındı, kırda ve özellikle göçerler arasında ise Şiilik.
Zaten yarım, bir de Farsça öğrenirsek vay halimize.
...Bir Türk deyişinin de işaret ettiği gibi, “Farsça öğrenenin imanının yarısı gider.”
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.