"...ama içten içe yaralanmış­tım."
Çocukluğumun ilk yıllarından net bir şekilde hatırladığım sadece bir sahne var, belki sen de ha­tırlarsın. Bir gece hiç susmadan 'su istiyorum' diye ağlıyordum, susadığımdan değildir ya büyük ih­timalle biraz sinir bozucu olmak ve biraz da ken­dimce eğlenmek içindi. Çok sert birkaç tehdidin işe yaramaması üzerine beni yatağımdan almış, avluya bakan balkona taşımış ve kapıyı kilitleyip bir süre pijamalarımla orada yalnız bırakmıştın. Bunu yapa­rak hata ettiğini söylemeye çalışmıyorum, huzurlu bir gece için belki de tek çözüm buydu ama beni yetiştirme tarzının ve üzerimdeki etkinin nasıl bir özelliğe sahip olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu olay sonrasında bir süre için gerçekten de uyumlu bir çocuk oldum sayılır ama içten içe yaralanmış­tım. Yapım gereği, su istemek gibi basit bir harekete kapı dışarı edilecek kadar kor­kunç bir şekilde karşılık verilmesini birbiriyle bir türlü bağdaştıramadım. Yıllar sonra bu dev ada­mın, babamın, yani mutlak otoritenin her an odama öylece girip adeta sebepsiz yere beni yatağımdan alarak balkona çıkaracağını, onun için ne kadar da önemsiz göründüğümü düşünerek acı çektim.
açgözlülük ile barış bir arada olamaz ..
Reklam
Bir kişiyi gerçekten sevmek, onun kişiliğinde tüm dünyayı sevmek demektir.
Dışardan Gelen Sesler Sizcede Böyle Değil mi?
İnsanlar mutluymuş gibi yapan insanları gerçekten Mutlu sanıyorlar. Ama mesele mutlu olmak ya da olmamak değil aslında. Çok mutlu olmanı da istemezler, Üzgün olmanı da istemezler. Ucu onlara dokunacak diye korkarlar besbelli. İnsanlara kalırsa senin yaşamın da yaşamak değildir. Duygularını bile yönlendirmeye çalışırlar. Üzgün duruyorsundur, gül
Sayfa 9 - Ahmet TaşKitabı okudu
"Her şeyde bir neden mi ararsın? Her zaman bu kadar ciddi olmak zorunda mısın? Herkes gibi ara sıra hiç nedensiz bir şeyler yapsan olmaz mı? Öyle ciddi, öyle yaşlısın ki! Her şey önemli senin için. Her şey büyük. Her dakika. Hareketsiz duruyor olsan bile. Biraz rahatlayamaz mısın ... önemsiz olamaz mısın?" "Olamam." "Bu kahramanlıklardan usanmıyor musun?" "Benim neyim kahraman?" "Hiçbir şeyin. Her şeyin. Bilemiyorum. Yaptığın şeylerden söz etmiyorum. Çevrendeki insanlara yaydığın duygu öyle." "Ne?" "Öyle normal dışı ki! Bir baskı. Bir gerilim. Senin yanındayken. Hep seçenek var karşısında insanın. Ya seni, ya dünyanın geri kalanını seçmek söz konusu. Ben bu tür bir seçme yapmak istemiyorum. Dışardaki biri olmak istemiyorum. Bütünün parçası olmak istiyorum. Dünyada basit ve hoş olan öyle çok şey var ki! Hepsi savaş, mücadele ve kendini mahrum etme değil. Oysa ... seninle öyle." "Ben kendimi neden mahrum ettim?" "Yo, bir şeyden mahrum etmezsin! Yalnızca ... istediğin şeyi elde etmek için cesetlere basa basa yürümeye bile hazırsın. Asıl mesele, istemediğin için kendini mahrum ettiklerin." "İki şeye birden sahip olunamaz da ondan."
Kadınları erkeğin üstün olduğu ataerkil bir baskı altından kurtarmak, toplumun insancıllaştırılmasının ilk adımlarından biridir.
Sayfa 251 - e-kitap yayıneviKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.