𝗦𝗮𝘃𝗮𝘀̧! Tekrar savaşı düşünmeye başladım. Yakında başlayacak, bu kesin. Ama savaştan kim korkuyor? Yani, kim bombalardan ve makineli si- lahlardan korkuyor? 'Sen,' diyeceksiniz. Evet, korkuyorum ve savaşı görmüş olan herkes korkuyor. 𝗔𝗺𝗮 𝗺𝗲𝘀𝗲𝗹𝗲 𝘀𝗮𝘃𝗮𝘀̧ı𝗻 𝗸𝗲𝗻𝗱𝗶𝘀𝗶 𝗱𝗲𝗴̆𝗶𝗹, 𝘀𝗮𝘃𝗮𝘀̧ 𝘀𝗼𝗻𝗿𝗮𝘀ı. 𝗜̇𝗰̧𝗶𝗻𝗲 𝗴𝗶𝗿𝗱𝗶𝗴̆𝗶𝗺𝗶𝘇 𝗱𝘂̈𝗻𝘆𝗮 𝗯𝗶𝗿 𝘁𝘂̈𝗿 𝗻𝗲𝗳𝗿𝗲𝘁 𝘃𝗲 𝘀𝗹𝗼𝗴𝗮𝗻 𝗱𝘂̈𝗻𝘆𝗮𝘀ı.
Hava çok sıcak aylardan Temmuz... Gökyüzünde savaş uçaklarım jetlerin peş peşe uçuyor, Kıbrıs hareketi başlamış ben ne anlarım hareketten! Ben ne anlarım savaştan... Henüz 8 yaşındayım çok korkuyorum! Akşam olunca evlerin ışıkları, sönüyor araçların ışıklarına karartılıyordu.
“Peki kim savaştan korkuyor?
Bir başka deyişle, kim bombalardan
ve makineli tüfeklerden korkuyor?
“Sen!” diyorsunuz. Doğru, ben korkuyorum; onları görmüş olan herkes korkar.
Fakat asıl önemli olan savaş değil,
savaştan sonrası. İçine batacağımız dünya;
nefret dünyası, slogan dünyası.
Paramiliter üniformalar, dikenli teller,
kauçuk coplar. Ampullerin gece gündüz yandığı gizli hücreler, sizi uykunuzda
izleyen dedektifler.
Geçit törenleri, üstünde devasa yüzlerin olduğu posterler ve sağır olana,
ona sahiden taptıklarına inanana kadar Lider’e tezahürat yapan
milyonlarca kişilik kalabalık…”