İnsan, yaşamındaki dış koşulları değiştirerek, kendini kurtulmuş olduğuna ikna edebilir, ancak şartların görünürdeki farklılıklarının ötesinde, o, her zaman, sahip olduğu sorumluluk, bütünlük ve sevgi derecesine göre, Oluş merdiveninin aynı basamağı üzerine yerleştirilecektir.
İnsan saklanamaz! Her düşünce, her duygu ya da hareket Oluş'unda silinmemek üzere kaydedilir, herkes kendisinin gardiyanı ve celladıdır, ondan kaçmak imkansızdır. Kişinin kaderini belirleyen de budur.
yüksek beklentiler yükseltilmeye devam edilmektedir :)
Babam evlilikleri boyunca annemin arkasından bir gölge
gibi dolandı durdu. Ona karşı duyduğu şey sevgi miydi, aşk
mıydı, yoksa merhamet miydi anlamak güçtü bizim için.
Bunu hiç bilemedik. Hep anneme teslim etmesi gereken bir
hak varmış gibi yaşadı. Bir elinde tahta kaşık, bir elinde kitabı
ile ocağın başında yemek yapan babam, annemi görür
görmez “Bak burada şöyle diyor, sen ne diyorsun Ayla?" diye
söze başlar, kendisiyle evlenebilmek için okulu bırakan
karısına satırlar okurdu kitabından.
Dünya tarihinin bir eşini kaydetmediği bir medeniyet olan Endülüs Medeniyeti'nin katili bizzat Avrupa değil midir?
Kendi hocasına saygı borcunu unutan, çömezinden sevgi beklememelidir.
... Bir zamanlar anne babanın eğittiği çocukları, şimdi makinalar eğitiyor, tahakküm altına alıyorlar. Makinaların eğittiği çocuklar, ahlâk, din, metafizik konularından uzaklaştıkça uzaklaştılar. Makineleşen nesillerde sevgi, sadakat ve yardımlaşma kalmadı. Ortaya problemli çocuklar çıkınca bu durum bazı anneleri düşünmeye sevk etti. Problemin altından kalkamayan aileler ise çocuk sayısını bire yada ikiye indirmeye çalıştılar. Çünkü birçok anne-baba, çocuk sahibi olmak, onu yaratılış gayesine göre yetiştirmek, vatanına, milletine faydalı kılmak için dünyaya getirmiyor.
Günümüz insanları neden anne-baba oluyorlar, biliyor musunuz?
1) Çevrenin "çocuğu yok" ithamına maruz kalmamak için.
2) Yaşlandıkları zaman yanlız kalmamak için.
3) Çocukken gerçekleştiremedikleri hayalleri çocuklarında gerçekleştirmek için.
4) Garanti belgesi olduğu için.
Kitaplar bana yaşayamadığım her şeyi yaşatabilen tek hazineydi. Satırların üzerinde parmaklarım gezindiğinde kendimi farklı bir hayal dünyasının içinde buluyordum. Yıldız Tozu'nda ölen kadın Elle gibi sevgi dolu, Aşk ve Gurur'daki Elizabeth kadar güçlü ve okuduğum çoğu kitaptaki kadınlar gibi sabırlı bir âşık olabiliyordum. Her kitapta farklı bir karaktere bürünüyor, kendi maceralarımı farklı bir bakış açısıyla okuyordum. Küçük hücremdeki tek özgürlüğüm kitaplardı.