Sevinsek ne zaman ki,
kimseye ait değildi bu sevinç. Kimdi sahibi?
Ve nasıl da dağılır giderdi,
tüm ayakların altında ve uzun geçen yılın korkularında.
Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
Biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
Ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
Öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan;
Hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
Çekinmezsen güzelim canevini yıkmaktan
Onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
Sen tutum değiştir de cayayım düşüncemden,
Yumuşak bir sevgi koy nefret yerine bir yol;
Göründüğün gibi ol; cömert, sıcak, sevecen;
Hiç değilse kendine yumuşak yürekli ol.
Aşkın uğruna bir ‘sen’ daha yarat kendine:
Güzellik onda veya sende yaşasın yine.
Duino Ağıtları'nı eğer fırtınalı bir denizde yapılan bir yolculuğa benzetirsek, Orpheus'a Soneler ise güneşli bir ilkbahar gününde yapılan bir kır gezintisi gibidir. Rilke'nin hayata bakış açısı birdenbire büsbütün değişmiş olamaz; ölüm ya da fanilik ve de hayatın tüm diğer zorlukları yok edilemez, edilmemiştir de ama bir farklılık, bir yumuşama ve hatta bilgelik olarak da adlandırabileceğimiz bir kabulleniş ve onaylamadan söz edilebilir.
yoktu hiç kimse senin başını ve lirini hedef alan.
ne denli uğraşsalar ve çıldırsalar da, tüm sivri
taşlar, senin kalbine doğru fırlatılan,
yumuşadılar gelince sana ve oldular müzikten anlayan.