Köy Enstitülerinin eleştrilecek temel özelliklerinden biri Atatürk'ün Ön Türk merkezli Türk Tarih Tezi'nin yerine Yunan-Roma eksenli Greko-Latin Tezi'ni işlemesidir. Hasan Ali Yücel'in Antik Yunan ve Roma kaynaklarını çevirmesiyle başlayan "Greko-Latin" hayranlığı, Atatürk'ün "millet inşasında" çok önemli yer tutan ve bilimsel olarak da çok güçlü referanslara sahip olan Türk Tarih Tezi'nin unutulmasına yol açmıştır. Asırlardır ihmal edilmiş, kendi tarihinden habersiz Türk köylüsüne yapılacak en büyük iyiliklerden biri, ona Antik Yunan ve Roma tarihini değil, köklerinin bağlı olduğu eski Türk tarihini öğretmek olmalıydı. Atatürk'ün çok büyük önem verdiği Halkevleri ile daha sonraki dönemde açılan Köy Enstitüleri arasındaki en ciddi fark "tarih öğretimi" konusunda karşımıza çıkmaktadır. Halkevlerinde Türk Tarih Tezi öğretilirken Köy Enstitülerinde Greko-Latin Tezi öğretilmiştir.
Sayfa 108Kitabı okudu
Eğitim (Nasyonal-Sosyalist Devlet) ''Burjuva hürriyeti yalnız ferdin entelektüel gelişmesini izler. Bu eğitimin birinci netice zekânın kuvvetini kaybetmesi. İkinci neticesi, genç adamın ahlâk düşkünlüğünü yenememesi oldu. Irkçı devlette terbiye. Çocuğun fizik, karakter, zekâ bakımından ahenkli bir tarzda inkişafı. Saygı bilgisi, karar verme iradesini geliştirmek. Eğitim prensipleri. Tarih öğretimi. İnsanlık. Millî gururu uyandırmak. El işlerini ileri götürecek bir eltik teşkil. Ordu, yerine başka bir şey konulamayan bur kudrettir.''
Reklam
Atatürk'ün Tarih Öğretimi
Atatürk Türkiyesi, bozkırın ortasındaki bir ışıltıdır.
Sayfa 327 - Kronik Kitap
Öğretime keyfiyet değil kemiyet değeri verildi. Çok sayıda mektep açmak, diploma dağıtmak yarışı, öğretimi cansız ve kansız bıraktı. Okuyup yazma bilenlerin sayısı arttırıldıkça öğretim değerinden kaybetti.
Onlarca yıldır devam eden Kemalist eğilimli tarih öğretimi, genelde İslam dünyası, özelde Arap dünyası hakkında olumsuz düşünme yönünde, ülkenin beynini yıkamıştır. Türkler Müslüman dünyayı sadece geri kalmışlık ve aşırılıkçılıkla ilişkilendirecek şekilde yetiştirilmişlerdi.
Vaktiyle medreselerin millî mektep olduğunu söyleyen Topçu, bu kurumların milletin ruhunu ve sosyal gelişmeleri takip edemediğini, cihanın fikir ve irfan hayatıyla bağlarını çoktan kopardığını bu yüzden de çöktüğünü söyler. Medresenin yaptığı dinî öğretimi hatalı bularak Kur’an’ın anlaşılmadığını düşünür: “Medresenin duvarları arasında ne Kur’an’ın âlemlere taşan ruhundan bir tutam felsefe çıkarıldı, ne de sade kılıçlarının şakırtısı övülen Fatih’lerle Yavuz'ların Kur’an’a dem tutan ruh ve ilham dolu maceralarının mânası anlaşıldı.”
Reklam
167 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.