Müslümanlar için insanları birbirinden ayıran, kardeş ile yabancı arasındaki farkı gözeten temel ayrım inançtır, dini bir topluluğun mensubu olmaktır. Günümüzde "inanç" belki de yanlış kelime. Tüm bildiğimiz, şahsi tecrübelerimize dayanmasa da günlük gazetelerden, başkasının dininden hoşlanmamak eylemi, kendi dinimizdeki etkili inanca rağmen uzun süredir varlığını koruyor. Demek istenen dinin, toplumsal ve müşterek bir güç olduğu, bir kimlik ölçüsü ve grup sadakatinin esas merkezi olduğudur. Yaygın olarak Müslüman toplum içerisinde, hangi dili konuşuyor olursa olsun, hangi kökenden ve nereden gelirse gelsin Müslümanlar birbirlerini, en azından teorik olarak, kardeş olarak gördüler. Aynı dili konuşuyor ve aynı soydan geliyor olsa bile başka bir dini ikrar ediyorsa onu bir yabancı görüp, reddettiler. Aynı zamanda, hiçbir kimlik ve süreklilik duygusu ile bağlı olmadıkları kendi gayrimüslim atalarını da reddettiler. Müslüman Orcadoğu halkı, antik çağları, barbar yahut cahil olduğu için ya da bu tür önemli şeylerin değerini anlayacak kapasitede olmadığı için göz ardı ermedi. Aksine, beklenmedik güçlü bir tarih algısıyla bezenmiş yüksek bir kültüre sahip insanlardı. Fakat onlar için esas tarih İslamiyet'in doğuşu ile başladı. Onların manevi ataları, Arabistan'daki ilk Müslümanlardı. Onlar için putperest Mısırlılar, Babiller ve diğerleri, rastlantısal ve ehemmiyetsiz kan ve yurt bağları dışında gerçek bir ilgisi olmayan, uzak ve yabancıydı.
Tarih cesurları yazacak
“Fetih himayesindeki Filistin yönetimi, İsrail'le diyalog kurduğu için uluslararası toplum nezdinde tanınıyor ve kabul görüyordu. Ancak İsrail'e karşı İsrail'e her türlü saldırının gerekli olduğunu beyan eden Hamas, küresel arenada terör örgütü muamelesi görüyordu..."
Reklam
Eski Türkçedeki "kul" tabiri "köle" olarak algılanıyorsa da bu yanlıştır. Eski Türkçede "kul" mülkten ve haktan mahrum kişiler değil, bazı siyasi ve medeni haklarını kaybeden esirlere denmiştir. Esirlik ve kölelik aynı şey değildir. Örnek vermek gerekirse Eski Türk topluluklarından biri olan Oğuzlar sınıfsız toplum yapısına sahiptiler, servet ve mevki farklı toplumda fark yaratmıyordu. Kölelik daha çok yerleşik kültürde ve orman topluluklarında vardı. Bozkırlara yabancıyı. Türkler tarafından konulmuş kanuni yasaklarda haklarından mahrum bir köle sınıfı mevcut değildir.
Sayfa 58 - YeditepeKitabı okudu
Birlik ve beraberliği sağlayan unsurların başında ise kültür gelir. Aynı kültürle yoğrulmuş, müşterek inanç, tarih şuuru, sanat, zevk ve ideallere sahip insanlar, uyumlu, enerjik ve güçlü bir toplum teşkil ederler. Düşmanlar da bir ülkeyi elde etmek istediklerinde, onların içinden farklı menfaat, inanç ve ideallere sahip, yeni gruplar oluşturmaya çalışır, onları destekler ve kışkırtır, o topluluğun içine böylece bir tefrika sokmaya çalışır...
Sayfa 15 - Tefrika:birbirine kötülük etmeye değin varan sürekli anlaşmazlık, ikiye ayrılmaKitabı okudu
"Tarih nedir?" sorusunu cevaplamayı denediğimizde, cevabımız bilerek ya da bilmeyerek, zaman içindeki kendi tutumumuzu yansıtır ve daha geniş bir soruya, içinde yaşadığımız toplum hakkında ne düşündüğümüz sorusuna vereceğimiz karşılığın bir parçasını oluşturur.
İlkel bireyler yüzünden, toplumu bireyin üstüne taşıyan bir düzen oluşuyor.
Tarih boyunca bireyin özgürlüğü toplumun menfaatiyle sürekli çekişme halindedir. Öyle ki; toplum daima, bireysel özgürlüğün önüne çekilen setlerle organize edilmiş ve korunmuştur. Bireyin; fiziksel ve cinsel ihtiyaçlarını gidermenin peşinde olduğu bir yabanıllık dürtüsüyle hareket ettiği ve toplumun insanın tutkuları dizginlenmeden işleyemeyeceği düşünüldüğünden cinsel ilişkileri düzenleyici kurallar belirmiştir.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.