Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Benim Atam eşsizdir.
Arıburnu - Anzak Koyu'ndan bir düşman çıkarması yapılacağına inanan yalnızca bir tek Türk vardır, o da Mustafa Kemal adında bir albaydır. Yani o sırada ve orada, o işaret şamandırasının anlamı Türkler için çok da ciddi sayılmıyordu." "O şimdi adını söylediğin albay, Atatürk müydü?" diye sordu Viki. "Evet, Atatürk'tü. Ve yaşadığı sürede Çanakkale'de gösterdiği yüksek zekâ ve sağduyu performansını hiç yitirmedi." Viki o anda Ali Osman'ın da Türkiye'nin duvarlarına en fazla fotoğrafı asılan bu adama hayran olduğunu anladı. Belki de Yeni Zelanda'ya dönünce Atatürk hakkında daha derin bir araştırma yapıp, Batı kültürlerinde sıradan bir diktatör diye tanıtılıp geçiştirilen, öte yandan yalnızca karizmatik bir siyasi lider ve iyi bir komutan olmakla kalmadığı anlaşılan bu adamın asıl kerametini ve seksen beş yıl sonra bunca insan üzerinde devam eden etkisinin nedenlerini anlamaya çalışmalıydı. Bunu artık kendisi de merak ediyordu. Gerçekten merak ediyordu. Neydi bu Atatürk denen adamın aslında yaptığı? Bir illüzyon, bir mucize mi, yoksa Batı'da kabul görüldüğü gibi yalnızca faşist bir başkanlık mı? Nasıl olup da yirminci yüzyılın başında ortaya çıkan bütün devrim liderleri ve devrimleri yok olup gitmişken bir tek bu adamın adı ve onun devrimi korunuyordu? Evet korunuyordu. İşte Beyaz Hala köyde yaşayan torunlarının torunu kızlar için hiçbir İslam ülkesinde hayal edilemeyecek bir gelecekten bahsedebiliyordu. Bunu bir yabancı olarak anlaması ne kadar olasıydı bilmiyordu.
Sayfa 302Kitabı okudu
Yenilmiş, mahvolmuştuk ama, bir Çanakkale zaferimiz, bir Kutülamare zaferimiz ve nihayet bir Medine gibi kahramanlıklarımız vardı.
Sayfa 299 - Yağmur YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Gariptir ki, Mehmet Akif, Çanakkale Zaferi’ni Hicaz’da, Medine yolunda bulunduğu sırada Enver Paşa’nın müjdesiyle haber almış ve o meşhur Çanakkale Destanı’nı yine orada yazmıştır.
Sayfa 275 - Yağmur YayınlarıKitabı okudu
Dünya Savaşı'nın en önemli cephelerinden biri olan Çanakkale'ye istihkam mevkilerini ilk kuran kişi Sultan abdülhamid'dir. Anadolu'nun Çanakkale ve Musul-Kerkük olmak üzere iki kapısı olduğunu ifade eden Hünkâr Hazretleri, Çanakkale'de savaşın başlamasına yakın sarayın ve idarenin Konya'ya taşınmasına hiddetle karşı çıkmış, bu konuda Sultan Mehmed Reşad'ı uyarmıştır. Nitekim savaş sonunda kazanılan zaferin İstanbul'dan sürekli olarak gönderilen yardım ve destek olduğunu düşman birliklerinin komutanları da ifade etmişlerdir. Alınan bu hayatî kararın bizzat Sultan Abdülhamid Han'dan çıkmış olması İttihatçı çevrelerin suratına pişmanlıklarla dolu bir tokat gibi inmiştir.
Sayfa 191Kitabı okudu
"Size Bomba Sırtı olayını izah etmeden geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metreydi. Yani ölüm muhakkaktı. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına düşüyor... İkinci siperdekiler onların yerini alıyordu. Ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık, tevekkül. Öleni görüyor, üç dakikaya öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilen Kuran'ı Kerim okuyor, bilmeyen Kelime-i Şahadet getirerek yürüyor. Emin olmalısınız ki, Çanakkale işte bu yüksek ruhtur."
Artık ortalak aydınlanmış, doğu ufukları Çanakkale'nin kanlı talihi gibi kıpkızıl olmuş ve biraz sonra da Anadolu'nun masum sinesini yalayarak gelen güneşin, altın teller gibi uzayan ışıkları gecenin kederli karanlıkları içinde ölenlerin üzerine serpiliyordu.
Reklam
'ÇANAKKALE'DE ŞEHİT OLANLAR BU DERGAHTA YETİŞTİ' "Dergahta bulunan Türk bayrağını kutsal sayarak vatanı milleti sevmenin imandan geldiğini söylerdi. Çanakkale' de şehit olan askerlerin bu dergahlardan yetiştiklerini, bu bayrağı devam ettirmemiz gerektiğini, taraf-ı ilahi yani Allah adına çalışmamız gerektiğini anlatırdı. "Benim bu konuda bildiklerim bunlardan ibarettir. Artık tarikattan çıkıyorum. Ben ilk önceleri iyi niyetli olarak Allah rızası için bu tarikata girmiştim. Allah yolunda bir tarikat olduğunu zannediyordum. Ne yaptıysam Allah için yaptığıma inanıyordum. O şekilde inandırılmış ve kandırılmıştım. Bu olaydan dolayı ben de mağdurum. Uğur Korunmaz Hoca'dan şikayetçiyim.
Sayfa 110Kitabı okudu
1916'da Çanakkale Harekâtı'yla ilgili olarak açılan soruşturma kapsamında ifade veren Başbakan Asguith, Boğazlar'ın kapatılmasından ötürü İtilaf tarafının gemi sayısında sıkıntılar yaşandığını, bu meyanda Karadeniz'de sıkışıp kalan ve toplam tonajı 350.000'e varan 129 buharlı geminin kullanılamadığını, Rusya'nın buğday ihraç edememesinin de büyük sıkıntılara yol açtığını, neticede bu ülkenin dış borçlarını ödemekte zorlanmaya başlamasının, en başta borçları vermiş olan Fransa'yı zora soktuğunu, Fransız halkının maddi durumunu doğrudan etkileyen bu durumun halkın savaşı devam ettirmekteki kararlılığını da tehdit etmesinden çekinilecek bir hale gelindiğini söylemiştir. Osmanlıların savaşın gidişatına etkileri sadece Rusya'nın neredeyse safdışı bırakılmış olmasının da ilerisine geçmektedir. İngiliz kuvvetlerinin Filistin, Sina, Yemen, Mezopotamya gibi cephelerde tutulması, ancak birinci sınıf devletlerin tertipleyebileceği içerikte başarılı casusluk faaliyetlerinin yanı sıra düzenlenen gerilla harekâtlarıyla da İtalya ve Fransa'nın en hafif tabiriyle bizar edilmeleri de Osmanlıların artı hanesine yazılmalıdır.
Sayfa 354
Sonuçta Osmanlıların diğer cephelerde verdikleri mücadelelerin İtilaf için yol açtığı sonuçlar bir kenara, tek başına Çanakkale Zaferi dahi Rusya'nın bir Büyük Güç olarak hareket etme kapasitesinin gittikçe daha fazla kısıtlanmasına yol açmış, Arkhangelsk ve Murmansk gibi Petrograd'a 1000 kilometre uzaklıkta olup, bir de yılın büyük
Sayfa 354
Sevgi S. bir yıl içinde dört ayrı bankadan üç yüz bin TL kredi çekti. Ankara'daki evini, Kayseri ve Çanakkale'deki arsalarını ve lüks aracını sattı. Tüm gelirini Yılmaz'a verdi. Elindeki bitince kardeşleri ve arkadaşlarından bir milyon TL borç aldı. Aldıklarını Yılmaz'a teslim etti.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.