O zaman gerçeği bildiğini ve şimdi yanıldığını kabul edemiyordu, çünkü bunu sakin bir kafayla düşünmeye başladığında her şey paramparça oluyordu. Ancak o zaman yanıldığını da kabullenemiyordu, çünkü o zamanki ruhsal durumuna değer veriyordu. O anları bir zayıflık anı sayarak, hayatının en önemli dakikalarına hakaret ediyormuş gibi hissediyordu kendini. Kendi kendisiyle acı veren bir çelişki içindeydi ve bütün manevi gücünü bu acı veren çelişkiden çıkmak için topluyordu.
İnanmak istediğini kendi söylüyor, öyleyse neden inanmıyor? Herhalde çok düşündüğü için. Yalnız kaldığında çok düşünüyor. Hep yalnız, yalnız.
Reklam
Kitaplardan öğrendiğine göre günlüklerde kişinin özel anıları yer alır, içleri mahrem sözcüklerle dolup taşardı. Ama zaten Tatyana’nın dünyasında mahrem sözcükler de yoktu. Yanında yattığı kişi ablası olsa bile öyle sözcükleri zihninde saklamak zorundaydı. En sevdiği yazarlardan olan Tolstoy, çocukluğunu, ilk gençliğini ve genç bir erkek olarak yetişkinlik çağını günlüklere dökmüştü. O günlükler binlerce kişinin okuması için yazılmıştı. Tatyana’nın tutmak istediğiyse öyle bir günlük değildi. O, günlüğüne Alexander’in ismini yazabilmeyi ve bunu sadece kendine saklayabilmeyi istiyordu. Alexander’in ismini haykıracağı ve bunu kendisinden başka kimsenin duyamayacağı, kendine ait bir oda istiyordu.
Onunla birlikte geçirdiği en güzel anılarını hatırlamaya çalışıyordu. Ama o anılar sonsuza kadar zehirlenmişti artık.
İki
Fuhuş, bedenî ilişkiler ahlâksızlık değildir; asıl, gerçek ahlâksızlık maddî ilişki kurduğun kadınla manevî bağlardan sıyrılmakta...
Keşke Tanrı bana sadece hissettiğim gibi konuşma olanağı verseydi.
Sayfa 560 - Çünkü cümleler içerde durduğu gibi çıkmıyor ağızdan.Kitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.