Kuzeyde Asur’a, güneyde Babil’e kadar uzanan antik diyar Mezopotamya,
pek çok kişinin aşina olmadığı bir bölgedir. Bazı yönleri
elbette ki İncil’le olan bağlantılarından dolayı iyi bilinmektedir:
Ninova ve Babil’in ihtişamı, Asur savaşçılarının kana susamış
doğaları, Babilli kâhinlerin büyü güçleri, zengin ve kudretli tüccarları,
şatafatlı ve şehvetli yaşam tarzları. Hammurabi,
Nebukadnezar, Tiglat‐Pileser, Asurbanipal ve Sanherib, nüfuz
sahibi isimlerdir. British Museum’daki ve Louvre’daki muazzam
rölyefler zafer, düzen ve hâkimiyeti anlatmaktadır; savaş hazırlıklarını,
mücadeleleri, kuşatmaları, savaş arabalarını ve görkemli
aslan avlarını göstermektedir. Rölyeflerin koruyucuları, tam da
onlara yaraşır şekilde muazzamdır: beş bacaklı, mükemmel bukleleri
olan ve dizginli devasa kanatlı boğalar ve aslanlar. Bu antik
medeniyetler hakkında bildiklerimizin çoğu, uzun yıllar önce
orada yaşayanların bilmemizi istedikleri şeylerden ibarettir. Büyük
ölçüde de propagandadır.