Spoiler içerir
Postmodern bir anlatım olduğu ilk sayfalarda anlaşılıyor..Bilinç akışları ilk başlarda olayı anlamakta beni biraz zorlasa da bu, sonraki sayfalarda düzeldi.. Kopukluklar arasındaki boşlukları doldurmak gerekti.. Genel olarak işçi sınıfının çektiği zorluklar doğanın fabrikalara yenik düşmesi gibi konular ilgi çekiciydi..Fakirin hep suçlu olması,aşağılanması zamanın her döneminde aynı..Ersel ismi zihinlerde yer edinecek tarzda..Direnişin sembolü..Ama Nasrettin Hoca ile Timur meselesi gibi...Hani şu fil mevzusu var ya..neyse hatırlayanlar olmuştur illaki..
Erice yerel gazetesinde yazdıklarını "Benim Erice' m" diye bitiren Nergis, sen de unutulmazsin..Ve Ersel ile Nergis'in satır aralarında göz kırpan aşkı..
Nice aşklar gibi a harfinde takılıp kaldı..Bu da ayrı bir mevzu..sonuna kadar bekledim kavuşacaklar diye fakat yazar öyle bir ağ ördü ki aralarına ben bile "olmaz bunlar artık" dedim..
Patronlar her zaman işini yürütür olan işçiye olur.. Erice diye bir yer var, araştırdım. Fakat kitapta geçen yer orası mıdır tam emin olamadım. Kadın istismarı ve cinsel suçlar da bugün olduğu gibi dün de gündemi meşgul etmekte.. Yani aynı tas aynı hamam...
Aslında Nergis gibi bitirmek daha mantıklı:
" Hani ev, hani yuva? "